Futbolda en
keyifli anlardan bir tanesi çekiştiğin rakibinin maçını, futbol kalitesine hiç
takılmadan, sadece puan kaybetmesini bekleyerek seyretmektir. Kendi takımının maçını
seyretmekten daha az yorucudur. Zira tutkulu taraftarlar kendi takımlarını evlatları
gibi görürler ve muhtemelen hayatta karşılaşmadıkları 11 futbolcunun kaybetmesini kendi kişisel kayıpları
olarak görürler.
Bir çok
futbolsever kendi maçlarını rakipten bir gün önce oynamayı avantaj olarak
görür. “Biz kazandık,gerisini onlar düşünsün” fikri hakikaten de hoştur, rakibi
strese sokar. Daha az sayıda futbolsever ise rakiplerinin önce oynamasını
tercih eder.Onların varsayımı da şudur. Rakip kaybetsin, biz kazanalım, sevincimiz
katmerlensin.
Galatasaray’ın
ligin yenisi Balıkesir’e kaybetmesi üzerine (Fenerbahçe ve Galatasaray’ın, ligin kaçıncı haftası olursa olsun birbirini takip etmesi rekabete saygı
olarak önemlidir) Fenerbahçe “biz kazanalım sevincimiz katmerlensin” diye Pazar gününe uyandı.
Pasolig ve
ötesi sorunlardan ötürü Fenerbahçe tribünleri, kupadaki son grup maçında
formalite gereği Erdek Belediyespor ile oynuyormuş gibi sessiz ve coşkusuz
olarak takımı karşıladı. Fenerbahçe takımıysa 4 yıldır olduğu gibi yine topla
oynama oranında “kedi-fare” katsayılarıyla üstün maça başladı. Tam bu noktada “topa
sahip olma” konusunda Fenerbahçe’nin bu kanıksanan üstünlüğünü yıllar içinde
alışkanlığına çevirmesinin takdirini de not edelim. İlk yarıda bu üstünlük bir
türlü pozisyona ve gollere dönüşemedi. İlk 45 dakika boyunca Caner orta yapma kapasitesinin
üstünde bir performans gösterse de, Mehmet Topal ve Emre her topu kullanmak
için iştahla top istese de takımın geri
kalanı tezkeresine 20 gün kalmış asker gibi davranınca hücum aksiyonları etkisiz
kaldı.
Gaziantep
kafilesi ise kalecisinden forvetine maça iddiada 0-0 oynamış, başka bir skoru
kabul etmez görüntüdeydi.
İkinci
yarıda Emenike-Emre atışması tribünleri ve takımı bir an için ateşlese de sonuca olumlu yansımadı. Emenike kaptanına tepki gösterirken hatalı,onu tribünde ıslıklayan kıt zekalılar daha da hatalı, “efendim
tribünler her zaman haklıdır,futbolcu kulağını tıkayacak” diyenler çok hatalı, İsmail Kartal her ne gerekçe ile olursa olsun Emenike’yi oyundan almak da
çok haklıydı.
Gaziantep
kafilesinden birkaç isim 0-0’ı bozmak için çaba gösterdilerse de başaramadılar.
Çizgi hakemi penaltıyı vermese iddiayı tutturacaklardı.
Evet,Penaltı kararı
Saracoğlu şartlarında hafifti, hele hele aynı rakiple 2010-11’deki maçı
hatırlarsak ! Pardon o maç kirli sezonun tek temiz maçıydı ! Lakin hafızları
hala berrak olanlar 2000-01’deki bir kupa maçının 90.dakikasında Abdullah’ın
Ümit Davala’ya müdahalesini hatırlarlar mı ? Her anlamda zorlamayalım !
Emre’nin
golü kadar değerli olansa son dakikalarda defansta yaptığı kademeydi. Türkiye
liglerinin gelmiş geçmiş en sinirli ve saha içinde en antipatik oyuncularından
biri olan Emre’nin futbolu en iyi bilen ve en profesyonel oyunculardan biri
olması tuhaf ve karmaşık bir tesadüf !
Çok yetenekli çocuk ama dersi dinlemiyor ! |
Diego’nun
iyi niyetinin ve futbol bilgisinin sahada HD olarak göründüğünü ama uyum sorunun da eski
tip anteni Kınalada’ya çevrili siyah beyaz televizyondan bile seçilecek
durumda olduğunu ama maç oynadıkça düzeleceği yönünde çok fazla ipucu verdiğini de belirtmekte fayda var.
İlk 3
haftada 7 puan güzel, Fenerbahçe’nin dünkü durgun maçta kaleye 20 şut göndermesi
de gelecek adına güzel olanlardan.
Fenerbahçe’yi
bekleyen sorunlar çok, çözümleri tek başına elinde değil ama futbol takımı geçen
yıl olduğu gibi zemin ne olursa olsun sadece saha içine odaklanırsa geçen yılki başarı katmerlenir !
Önemli bir güzellik ! |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder