Fenerbahçe
en son 2010-11 sezonunda kazandığı Karabük’e müthiş bir galibiyet ve gol yememe
serisiyle geldi. Tecrübeli futbolseverler (takıntılı da diyebiliriz ama futbol içi takıntılar tecrübeyle oluşur) galibiyet serilerini elbette severler
ancak gol yememe konusunun takım üzerinde olumsuz bir baskı (ve de uğursuzluk) kurduğunu düşünerek
“yenelim ama gol yiyelim” derler. Hele konu 2009-10 sezonunun son 10
haftasında yediği tek gol ile şampiyonluğu
kaybeden Fenerbahçe ise !
Mazhar Fuat
Özkan’ın "Mecburen" şarkısında “şaşırınca bunalınca, mecburiyetten” der. Selçuk Şahin'in de orta sahada adam eksildiğinde, takım öne geçip skoru korurken bunalınca
mecburiyetten çubukluyu giydiğini düşünen çoktur. Tecrübeli futbolcunun, futbol
bilgisi, saha görüşü, top kontrolü gibi konularda ciddi eksiklerine rağmen
kulüp tarihinde en fazla sezon forma giyen oyunculardan birisi olmasını ve bir
çok kıymetli hocanın ilk tercihi olmasa da “satılsın” dememesini açıklamak
istersek profesyonellik kavramını da
gönül rahatlığıyla kullanmamız gerekmez mi ? Selçuk attığı gol ile takımını öne
geçirirken kendine de "abi kaç zamandır bunu arıyordum" dermişcesine nefis bir doğum günü hediyesini de vermiş oldu.
Fenerbahçe ilk yarıda
sahaya yayılma konusunda hiç hata yapmayınca Karabükspor’un çaresiz atak
girişimleri Egemen-Alves beton duvarına çarpan yerli malı pinpong topları gibi
kaldı.
Emenike uzun
bir aradan sonra zihnen sahada olmaya karar vermişse İsmail Hoca’ya sabır ve
çabaları için teşekkür etmek gerekir. Diego sorunsalı SGK açığı gibi çözümü çok güç bir konu. İyi niyetiyle mücadele etmesine rağmen adam geçme, sprint, ikili mücadele konusunda henüz veya hala ortada yok.
Selçuk’a gol pası verdi dersek Caner’in ikinci yarıda Emenike’ye verdiğine ne
diyeceğiz ?
Bir de
Cüneyt Çakır gibi elit,premium ve gold bir hakemin Karabükspor kalecisinin bu
formayla sahaya çıkarmasına ne diyeceğiz ?
Kural gereği kaleciler sahadaki oyuncu ve hakem ile aynı veya benzer renkte forma giyemezler. |
Aynı hakemin ilk yarının sonlarında
Emenike-Mabiala mücadelesinde verdiği sarı kart ile daha önce benzer bir pozisyonda Beşiktaşlı Veli’ye verdiği kırmızı
kart arasında ne fark var diye soran olursa ona ne diyeceğiz ? Her ikisi de sarıdır o ayrı.
Fenerbahçe
ikinci yarıda sakin ve huzurlu futbolunu sürdürürken gerçek bir "fastbreak" golü attı.
Volkan eliyle Caner’i gördü, Caner sol ayağıyla Emenike’yi. Emenike de Ömer Onan misali fastbreak de rakibin önüne geçip bir de ayağını kullanınca skor 0-2 oldu. Emenike'nin parende sayısının azlığı Karabük seyircisine saygısındandı.
Bu maç böyle
bitecek galiba derken Mehmet Topuz bir futbolcunun oyunun akışını nasıl
değiştirebileceğini kanıtlamak istedi. Gökhan’ın sakatlanması ve Mehmet Topuz'un oyuna girişi, ardından
Kuyt-Sow değişikliğiyle Fenerbahçe’nin sağ kanadını rakibi için sahilyolu havasına bürüdü. Karabükspor’un da aklına bir anda "neden olmasın" fikri ve akabinde gol geldi.
Mehmet Topuz’un kaçırdığı Abdou Razack Traore (Traore adı Fildişi ve Mali'de Mehmet gibi bir isim olduğundan ve " Traore bu hafta gol atmış" dendiğinde Malili ve Fildişili okurlarımız hangisiydi demesinler diye tam isim yazmakta fayda var) skoru 1-2 yaptı.
Sağ taraftaki hatalardan konu açılmışken yol yorgunu Moussa Sow'un penaltı assistini Cüneyt Çakır'ın değerlendirmediğini de not düşmek gerek. Kuyt'un önemi oyunda olmadığı anlarda, bilhassa da oyunun son dakikalarında güçler tükenmişken daha iyi ortaya çıkıyor.
Webo’nun
kaçırdığı gol için “oradan gol kaçmaz. Misal Webo gibi bir adama gelse oradan hayatta kaçırmaz” deriz ve bu cümle bu maç için sonsuz bir döngüye girebilir... Böyle kaçan gollerden sonra
gol yemek adettendir, dramatik futbol senaryosu bunu gerektirir. O kaçan pozisyon maçın kırılma anı olur, atamayana atarlar olur, Kanarya fırsatı tepti başlığıysa nefis olur. Volkan Demirel son andaki pozisyonda hem Fenerbahçe'nin hem de ülkenin 1 numarası olduğunu bir kez daha kanıtlayarak senaryoyu bozdu.
Fenerbahçe hem kazandı hem de gol yiyerek o baskıyı( tamam uğursuzluğu da diyebiliriz )attı !
Hakemi çok konuştuk belki ama maçın sonuna 4 dakika ilave etmesini, 12 Mayıs 2012'de oyuncu değişiklikleri hariç 11 dakika duran maçın sonuna 5 dakika ilave ettiği unutmayarak #manidar olarak değerlendirip bir daha konuşmak gerek. O 5 dakika hakemliği bıraktığı zaman dahi Çakır'ın peşini bırakmayacak...
İsmail Hoca
maç sonu röportajında belki gelen galibiyet serisinin belki de aldığı profesyonel yardımın
neticesiyle çok daha dik ve rahat konuşuyor ancak bu maçta oyuncu
değişikliklerinde hata yaptığını da belirtmek gerek.
Haftaya İsmail Kartal eski ustasının karşısına çıkacak. İlginç bir maç olacak.
Mazhar Fuat Özkan'ın şarkısından bahsetmiştik. Şarkının popüler olduğu yıllarda " bir çok güzeller sevdim, birini biraz fazla, gönül eşit sevmiyor, mecburiyetten " bölümünü sevdiğiniz kişinin yüzüne söyleme mutluluğunu elde ettiyseniz veya sizin yüzünüze söylendiyse ne mutlu.
Sevmek sevilmek güzel şey. Fenerbahçeliler de gelecek hafta sevdiğinin yanında olurlarsa ilginç maç mutlu biter !
güzel yazı güzel yorum teşekkürler
YanıtlaSil