16 Eylül 2013 Pazartesi

Affan Kırtasiye

Büyükada'da çarşının içinden yürüyerek devam edin.
A-101 markete gelince sağda Pelikan Balıkçısı var.
O sokaktan içeri girin.

Karşınıza Affan Kırtasiye çıkacak.

Benim tanışmam da 2-3 yıl öncesine dayanıyor.

-Şunları ancak Affan Kırtasiye'de bulursun.
-Nasıl gideceğim ?
-Çarşıdan düz git, sağdaki 2.sokak. Bulamazsan sor.

İçerideyim.
Karşımda kırtasiyenin sahibi, yanında bir sandalye, sandalyede ünlü deprem profesörü Ahmet Ercan
Ahmet Ercan ile aynı sokakta oturuyoruz ama tanışmıyoruz.

Aradığımı buluyorum,parasını öderken Ahmet bey lafa giriyor.
-Bu kırtasiyenin bir özelliği var, nedir bilin bakalım.

Çevreme bakınıyorum.
Çok çeşit var, hatta kırtasiyede olması beklenmeyen olta malzemeleri, deniz gözlüğü, farklı oyuncuklar vs de gözüme çarpıyor.

-Çok çeşit var ?
-Hayır o değil başka bir şey, dikkatli bakın. İstanbul'da bir tek bu dükkanda olan bir şey...

Bulamıyorum...

-Her malın üzerinde fiyatı var ama her malın.

Hakikaten her ürünün bulunduğu raf veya kutuda fiyatlar var.
Tek tek etiketlenmiş ve yazılmış !
...
...
Eylül 2013

Kızımla içerideyiz.
Hikayeyi ona da anlatmıştım, merak etti beraber gittik Affan Kırtasiye'ye.


Sahibi ile sohbetteyiz.

-Affan Kırtasiye Fenerbahçeli değil mi ?
- Evet ama radikal değilim, herkese saygım var. Renkler dikkat çeksin diye sarı ve lacivert ama tabii Fenerbahçeliyim de

Her ürünün üzerinde fiyat var.



Oğlum da geliyor.
Çocuklara birer hediye alalım, okulda kullanacakları bir şey olsun, burayı hatırlasınlar.

Oğlum silgili kalem ve gazlı kalem arasında tereddütlü.

Kızım 0,5 veya 0,7 kalemleri çıkarttırıyor, marka beğeniyor ve sorulara başlıyor "bunun siyah olanının 0,5 'i var mı ? peki şunun beyazı ama tutma yeri tırtıklı olanının 0,7'si ?" Hanımların alışveriş yapma ritmi 7'den 77'ye aynı.

-Sorunlu müşteriyiz kusura bakmayın
-Kusur olur mu rica ederim, tabii ki istediğini seçecek.

Bu arada Affan Kırtasiye'de azınlık gazeteleri de satılıyor.
Elektrikli arabasıyla gelen yaşlı birine dükkan sahibi "rahatsız olmayın,ben getireyim" diyerek gazeteyi götürüyor...

Giren çıkan herkes, ister bizim gibi tek tek kalemlere baksın, ister bir paket sigara alsın tek tek ilgi görüyor.Bizim seçimler bitiyor, para öderken "iyi kışlar" diyoruz.

"Niye iyi kışlar? Yoksa bir daha gelmeyecek misiniz ? Adanın en güzel zamanındayız... Eylül boyunca gelin ...Durun internetten bakalım önümüzdeki hafta hava nasılmış"

Kalemlerimiz (bana bir adet pilot 0,5, kızıma bir adet 0,7 siyah kalem, oğluma bir paket gazlı boya ) elimizde, bir haftalık hava durumu aklımızda...


-O halde İnşallah geliriz diyelim. Gelemezsek "iyi kışlar"
-O halde anlaştık.
...
...
Büyükada'ya yolunuz düşerse yanınızdaki arkadaşınıza "seni bir kırtasiyeye götüreceğim. Ne özelliği var bil bakalım" derseniz yolu biliyorsunuz, bulamazsanız sorun...

14 Ağustos 2013 Çarşamba

64 Yıllık Defter

İnsan en değerli hazinesini atar mı ?
Atmaz ama ardından atılıp kaybolabilir...

Bir tanesine geçen hafta içinde Büyükada'da eski kitaplar satan bir tezgahta rastladım.



"Temiz Bloknot" un üstüne "Her Telden" yazılmış.
Açıklama olarak da "Tarih, edebiyat, hukuk, tıp, iktisat, askerlik, fen...."  , altlarında iki farklı imza ve 24- VIII-949 tarihi var...

İçindeki el yazısını annemin asker olan babasınınkine çok benzettim ve bloknotun sahibi bir asker olabilir diye düşündüm. Defterdeki askerlik üzerine yazılar da bu düşüncemi kuvvetlendirdi.Edebiyata, yazmaya düşkünlüğü olan bir asker...

Sonra yazarın anıları olduğunu düşündüğüm paragrafları okudum. Aşk acısı çeken, sevdiği kadını lüks tutkusu yüzünden ayıplayan, mektuplarına red cevabı alınca hüzünlenen bir aşık olduğunu da düşündüm...

Edebiyat seven, aşk acısı çekmiş bir asker...

Bloknot dolma kalem ile yazılmış.
Bir kaç farklı kalem kullanılmış veya zamanla mürekkep azalmış.
Okumak, kelimeleri anlamak bazı yerlerde mümkün değil.


İçinde güzel sözler, kitaplardan alıntılar, fıkralar, öğütler var.

Stammler, Nietzsche, F.R.Altay, Figaro, Tarık Zafer Tunaya, Abdullah Ziya Kozanoğlu, Behçet Kemal Çağlar gibi onlarca isim geçiyor

T.S.Dağdelen ismi de çok geçiyor.
Bu ismin geçtiği yazıların altında tarihler var...
Kimdir ve dahası acaba bloknotun sahibi olabilir mi diye düşünüp biraz araştırdım ama T.S.Dağdelen ismi ile ilgili internette bir ipucu bulamadım.

Ancak defterdeki yazılarının çokluğu ve anıların altında tarih ve isim yazması nedeniyle T.S.Dağdelen'nin, edebiyat  sever, aşk acısı çeken asker olması ihtimali büyük.

Bloknottan, yazılış tarihinden 64 yıl sonra seçme notları aşağıya yazıyorum .

Sık Sık arama motorlarına başvurdum, düzeltmeler yaptım ancak yine de yazıların zor okunmasından kaynaklı hatalar olabilir. Anı olduğunu tahmin ettiğim (özel) yazıları dahil etmedim...

Saadetin sırrı bir insanın istediğini yapmasında değil. Yaptığı işi sevmesindedir. -Sir James Barrie

İhtirassız olmak değil, ihtiraslara hakim olmak saadeti getirir.- Alfred Tennyson

Küfür ruhun yelpazesidir.- Kur.Yzb. Suat Aktulga (1999 Yılında hayatını kaybeden Orgenaral Suat Aktulga olabilir )

Dünyada bir suç vardır: Korkaklık-Nietzsche

Hakkın en büyük teminatı hakkına razı olmaktadır .

Hürmet saf bir madde değildir. İçinde muhakkak korku vardır.

Ağaç her mevsim yaprak , dilde zaman zaman kelime döker- F.R.Altay

Midemi boğazımın altında, vicdanımı başımın üstünde tutarım. -İzmir Ağır Ceza Reisi M.Funay

İnsanların yaratıcı tarafı hürriyet içinde büyür- Halide Edip Adıvar

Bir kadın kendini bir senede 20 erkeğe sevdirebilir. Fakat marifet yirmi sene aynı erkeğe sevdirebilmektir. -Hamiyet Yüceses

Umumi, tek dereceli fakat hakiki seçim vatandaşın doğum ilmuhaberidir. Tarık Zafer Tunaya


Bloknotun sahibi olduğunu düşündüğüm T.S.Dağdelen'den:

Saygı tezahürü kadının gıdasıdır. Kadını yaşatan iltifat, sitayiş şan ve şereftir.

Sevmek; bu hissi müdafaa etmeyi istemeyi ve beklemeyi bilmek değil miydi

Bazı düşünceler vardır ki tıpkı şifa bulmayan yaralara benzer

Ümit geleceğe dayanan bir yalan, gurur kendini aldatan bir yalandır.

Kadınların çoğu tahakküme bayılırlar.

Hiçbir kadın aşkı sebepsiz reddetmez

Karşılıklı bir küskünlük aşkı açığa vurur.

Mükemmel bir erkek bir kadının kendisine doğru her adımda aşk ve sadakat vaatleri bulur.

Bir Erkeğin ilk aşkını ancak bir kadının son aşkı tatmin eder.

Izdırap çekenleri teselli için acıya verilen isim aşktır.

Bir hakaret aleni olursa kadın onu unutabilir. Zira böylece yükselir. Merhamet etmiş gibi görünür. Fakat gizli kalan hakareti asla affetmezler. Zira ne gizli kötülüğü ne gizli fazileti ne de gizli aşkı ararlar/ sorarlar.

İhtiras ; bütün muzdarip ruhların arzuladığı aşka ve onun sonsuzluğuna karşı duyulan bir önsezidir.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Mehmet Culum (Alaçatılı ve Çeşme)


2006 yılında, bizim üniversitenin mezunlar e-mail listesinde "babamın yeni kitabı çıktı" diye bir mesaj okumuştum.Mesaj sahibini tanımıyordum ama kitabın adı ilgimi çekmişti : Alaçatılı .

Alaçatı henüz bugünkü popülerliğinden çok uzaktı ama 1988'den beri Çeşme'de geçen yaz aylarımda, Alaçatı 'da meydandaki kahvede dibek kahvesi içer (hatta o kahvede açık havada maç seyrettiğim de olmuştu.Sahibi Bosna göçmeni sıkı bir Fenerbahçe taraftarıydı ), yaz bitiminde dönerken zeytinyağı alır, pazarına gidip alışveriş yapar , sokakları dolaşıp fotoğraf çeker ,değirmenlerin arkasındaki harap alandaki ve toprak futbol sahasının yanındaki basketbol sahasında top oynar ,henüz "beach" olmamış sessiz doğal plajlarında denize girer, geceleri şu anda  Süzer Otel'in olduğu tepeden denizi seyreder müzik dinlerdim...

Tavsiyeye uydum.
Şubat 2007'de Alaçatılı romanını alıp okudum.



Alaçatılı bildiğimi düşündüğüm bir yörede bilmediğim bir tarihi anlatan ,sürükleyici nefis bir romandı.
Kitaptaki mekanları gözümün önüne getirebilmek kitabı daha da heyecan verici hale getirdi.

Daha sonra kitabın yazarı Mehmet Culum ile yazıştık.
Mekanları konuştuk.
Sağ olsun bana kitapta yer almayan bazı bilgileri de verdi.

Alaçatılı'yı okuduğum sene Çeşme'deki evimizi sattık.
Kitabın geçtiği bazı mekanları -hala değişmemişse- gezme planım hala bekliyor...

Beğendiğiniz bir yazarın yeni kitabını bekler ararsınız.
Tembellik etmişim.
Meğer Mehmet Culum 2009'da yeni kitabını çıkarmış : Kalenin Gölgesinde Çeşme


1-2 hafta önce fark edip aldım.

Cumartesi günü Büyükada'ya giderken okumaya başladım.
Çok heyecan verici bir yerde hemen bitmesin diye durdum.
Pazar gecesi sahur vaktinde bitirdim.

Beklediğim gibi (aslında ilki kadar güzel olmayabilir diye düşünmedim dersem de yalan olur) ilki kadar çarpıcı ve sürükleyici bir kitap . Üslup yine bir önceki kitap gibi sade ve akıcı.

Türk-Yunan mübadelesi , savaşlar,aşklar, yasak aşklar , kan davası ,yok olan veya kolay kazanılan servetler...

Mekanlar bu defa çokça Çeşme 'den (yine o gözle gezmem gerekecek...)

Mehmet Culum'un meğerse baskısı tükenmiş "Azab Ağa-Bir Ege Hikayesi" diye bir kitabı daha varmış.
Şimdi onu buldum ,hatta bu yazıyı yazmadan önce tedbirli davranıp sipariş ettim .

www.culum.com 'dan yazar ve kitapları hakkında bilgi edinmek mümkün.

"Alaçatılı" ve "Kalenin gölgesinde Çeşme" tavsiyemdir.

**** ilave****
15 Ağustos 2013

Mehmet Culum'un Azab Ağa 'sını da okudum.
Yine aynı sade ve akıcı üslup ile tarihi bir kitap.
Bereketli Volos'dan başlayıp ,İstanbul ve İzmir'e uzanan bir roman.


Bu defa final bölümlerinde Çeşme Ilıca karşımıza çıkıyor.

Azab Ağa'nın son sayfalarında Mehmet Culum 'da küçük bir çocuk olarak karşımıza çıkıyor.
"Culum" soyadının nereden geldiğini konusundaki merakımızı da gideriyor.

Yukarıdaki cümleyi revize ediyorum.
Azab Ağa , Alaçatılı ve Kalenin Gölgesinde Çeşme tavsiyemdir.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Kabus -Emin Tolga


Bir seri katil romanı yazmak iddialı bir iş.
Zira böyle romanları kovalayanlar konunun özgün olmasını beklerler (mesela ben)

100 sayfa içinde ilginç bir konu ,bir gecede okumalık.

Tabii yazarın Emin Tolga olması benim için kitabı daha da ilginç yaptı.
Emin ile Liseden dönem ve son seneden sınıf arkadaşıyız.
Tanıdığım en sakin ,beyefendi isimlerden birisiydi.
Lise bittiğinden bu yana (27 sene) 1-2 kez karşılaştık o kadar.

Bir kitap yazdığını haber verince aklıma Emin'in aklımdaki karakteri geldi ve  "Mesleki bir şeydir.Değilse bir gezi veya şiir kitabıdır ,o da değilse belki bir aşk romanıdır" dedim, bir seri katil romanı beklemezdim :)

Bir Grunge değil ama beğendim.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Şehri rahat bırakmak gerek


Ataköy'ün bu halini görmedim (isterdim)

Bu halini de görmedim (isterdim)

Bunu gördüm ! (istemezdim)
Bunu da görecekmişiz ! (istemiyorum)

Bu otel (Hyatt ) bitince bitmiyor,uzun hukuki mücadelelere rağmen yanına 3 inşaat daha geliyor.

Zaten Ataköy halkı yıllarca göreceğini gördü !

Artık onlar yerine amex,visa ve mastercard ile yurdumuza döviz  bırakacak irili ufaklı turist kardeşlerimiz, single veya double odalarında , otel spa'sında , roof barda manzaraya bakacaklar ve sahili de doya doya kullanacaklar...

O turist kardeşlerimiz otelden check-out yapacaklar..."I stayed at a hotel near the sea ,very close to airport"  diyecekler başkaları check-in yapacak...

Tamam kabul ,"Ataköy'de hayattayım İbraam bey, şimdi taksiye bindim geliyorum Levent'e sizin plazaya" abiler , "Berkant,duygularımı çok karışık bu ilişki nereye gidiyor diyorum" ablalar de kalacak...

Bizler televizyonda "İstanbul'daki otellerin yatak kapasitesi arttı.." gibi cümleler duyacağız...

Şehri rahat bırakmak gerek.

Çok geç doğru ama bazen 2008'de çekilen fotoğrafları görüp iç çeker hale geliyoruz...

Daha az bina , biraz daha açık alan (yeşil olmasa bile olur)

* * *

Şehir bölge planlamada master yapacaktım.
Gerçi asıl niyetim askere gitmeyi geciktirmekti .
4 soru soracaklarmış işte bunlar dedi bir arkadaşım...
"Mod medyan" durumu yani.
Ezberledim,hatta çaktırmamak için  küçük hatalar da yapacaktım...

Sabah kalktım midem ağrıyor.Dün çok soğuktu üşüttüm galiba dedim
O zamanlar tam otomatik çamaşır makinesi klozetin tam karşısındaydı, gün içinde 10+ kere gördüm...
Sınavı kaçırdım.

Eğer öyle bir master yapsaydım şimdi mektepli olarak üzülüyor olacaktım...