23 Mart 2015 Pazartesi

Tarih Şampiyonları Yazar

Fenerbahçe,  hangi fırtına içinde ay çekirdeği kabuğu gibi kalırsa kalsın, hangi futbolcu beceriksizlik ve şansızlığı ile boğuşursa boğuşsun, ülke futbol ulemaları, çok bilmiş taraftarları ve yönetimi hangi felaket senaryolarını devreye sokarsa soksun, ısrar ve inançla Kadıköy'deki derbileri kazanma alışkanlığına devam ediyor !

Maç öncesi bayrakla kapatılmış kale arkaları 2000 yılında stadın inşaatının devam ettiği günleri andırıyordu. Sarı Kanaryalar için galibiyet tek çareydi. 

Beşiktaşlı futbolcuların Kadıköy'deki yerçekimine teslim olanlar kervanına katılmasıyla maç temposuz başladı.Yoyo testini geçemeyen Fırat Aydınus maçın başında görme testlerini geçemeyeceğini kanıtlayarak Fenerbahçe'nin penaltısını yok etti. Avantaj kurallarındaki demans durumu da içler acısıydı. 

Futbol içinde gol kaçar, tepki de gelir ancak futbolcusunu yuhalamak cehaletin beyni ele geçirmesidir. Emenike'nin yaptığıysa şuursuzluk, küstahlık, haddini bilmezlik ve cahillik ile açıklanabilir ama yine de yetmez ! Devre arasında stadı terk etmesi ve İsmail Hoca'nın 'isterse bana sormadan gidebilir demesiyse kulubün psikolog ve konuşma uzmanı eksikliğinin belgesidir. 

Fenerbahçe'nin 3 bedensel bir zihinsel sakatlık sonucu yaptığı değişikliler fayda ve zararlar getirdi. Alper oynadığı her mevkiye bereket, Webo forvete akıl getirirken, atlı karınca misali olduğu yerde dönen ve hücuma kısıtlı akışkanlık getiren Diego takım savunmasına dev koridorlar açtı.Sow ise solda sıfır etkisi yaptı. 

Sağ bek olarak en değerli performansını sergileyen Mehmet Topuz, son 2 sezonun en kötü maçını oynamasına rağmen Caner'in ters kademe ile çıkardığı top, Egemen'in yerinde ve fedakar hamleleri takım savunmasına önemli katkılardı. Bu arada Demba Ba'nın sahadaki tüm forvetler içinde en etkisizi olduğunu da söylemek gerek. 

Gol yollarında müzmin şansızlık süregelirken, Beşiktaş hangi akla hizmet bir puana razıyken, taraftar kütüphane sessizliğine girmişken Sow Beşiktaş maçları gol yolları kombinesini 90+'da yıllar önce Sergen'in gol attığı kaleye kullandı ! Fenerbahçe 1-0 kazandı. Fenerbahçe oyunundaki her parametreyle maçı hak eden taraf olarak istediğini aldı. Beşiktaş'a karşı ikili averajı ve şimdilik Galatasaray'a karşı ( Genel averaj Galatasaray'ın doktora tez konusudur güvenmemek gerekir)  genel averajı iç cebine koydu. Akhisar ve Gbirliğine karşı o gün kahredip berabere kalsa şimdi liderdi.

İşler iyi giderken Bilic etik ve sempatik. Bu 'boyaya' bilhassa Fenerbahçe maçları yağmur etkisi yapıyor ve bir anda kenarda oyunculara sataşan küfür eden, hakemle tartışan, maç sonunda da yapmadım diyen gergin ve antipatik bir kişilik ortaya çıkıyor. "Fenerbahçe'nin tapesi çok, bizim çok az" diyen akıldan teknik adamına uyarı yerine sahiplenme gelmesiyse şaşırtıcı değil. 

Fenerbahçe, mayın tarlasında yoluna devam ediyor. Rize'yi 0-4 ile geçebilir veya yenilebilir. 

Huzursuzluk, inançsızlık, basiretsizlik, şansızlık ne ararsan var ancak Ana Britanica'dan Yandex'e, Meydan Larousse'dan Google tarih şampiyonları yazar ve Fenerbahçe'nin şansı en şanslıdan fazladır ! 

12 Mart 2015 Perşembe

9 yaş gözüyle Fenerbahçe-Galatasaray maçı

8 Mart 2015'deki Fenerbahçe-Galatasaray maçı oğlumun gittiği ilk derbi oldu. 

Bir gün sonra maçla ilgili yazdığımda değerli arkadaşım Bülent Gürsoy "ben aslında oğlunun gözünden derbiyi yazarsın diye düşünmüştüm" dedi. Hiç aklıma gelmemişti.

Bunun üzerine yoğun gündemine rağmen Demir K.Yılmaz'dan bir randevu kopardım. Sağ olsun beni kırmadı,anlattı.

Çok soğuk bir havaydı çok sıkı giyindim. 

İlk başta Fenerbahçe-Galatasaray maçı için çok heyecanlandım. Maça giderken maçın 1-0, 2-1 veya 3-2 biteceğini düşünüyordum. Maça Marmaray ile gittiğimiz ve oturduğumuz için hiç yorulmadım. Marmaray tren gibi bir şey. Oradan çıktığımızda yürüdüğümüz için bana göre biraz uzun geldi, yoruldum ve lavaboya gitme ihtiyacı duydum. Bir de üşüdüm. 

Girişte ben geçtim passolig kartımla, sonra babam kartını gösterdi kart geçersiz dediler (Başımdan aşağı kaynar sular döküldü-Babası) sonra ikinci bir adamın oraya gitti, orada geçerli oldu. İçeriye geldik.Ben babama kartımı verdim cebine koydu. Merdivenlerden çıktık yukarı çıktık (Maraton üst) Bir daha kart lazım oldu yine geçtik. Annem köfteli sandviç yapmıştı. İçeride patlamış mısır da aldık. Ben onları maç başlamadan ve arada yedim.


İçeri girince lavaboya da girdim, çişimi 11.pisuvara yaptım (Demir'in 5 maçlık kısa stadyum geçmişinde öyle bir uğuru var. Benim daima 3.pisuvara çişimi yapmam etki etmiş olabilir) Benim Fenerbahçe'de favorim Kuyt. Kuyt 11 numara giyiyor. Ona da uğurlu gelsin diye 11.ye yapıyorum ve uğurlu geliyor.

Maçta beni tanıyanlar da vardı. Bana merhaba dediler. Biri Cem Abi, senin arkadaşındı, diğerlerinin ismini hatırlamıyorum. Bir tanesi de "senin adamın Kuyt idi değil mi ? " dedi Ben de evet dedim. Ama benim yaşımda çocuk olmadığı için fazla arkadaşlık edemedim.

Maç başlamadan ben oturdum.Önce bir bayrak açıldı,tam üstümüze örtüldü. Benim boyum o kadar uzun olmadığı için tabii bayrağa elimle dokunamadım. Sonra bayrağı kapattık, maç başladı.


Maç başladığında Selçuk bir şut çekti, Volkan uçarak bir kurtarış yaptı. Sow üç kişiyle baş etmeye çalıştı. Sow da bir şut çekti ama Muslera uzandı. Biz de bastırdık sonra Emenike'ye faul yaptılar ve çok tehlikeli bir yerden frikik oldu. Çizginin 1-2 cm gerisinde. Diego vuracaktı ama  Emre sol ayakla çok güzel vurdu üst direkten döndü, sonra Kuyt topa vuramadı ve fırsat kaçtı. 

80-81.dakikada Kuyt pas aldı, boş alandaydı, ceza sahası dışından, çizginin 1 cm arkasından bir şut çekti sağ ayağıyla. Bence şut çekmek iyidir. Sow'un Emenike'nin veya Webo'nun akıl edemeyeceği bir şey yaptı. Gol olunca çok sevindim ama ben ilk başta o top dışarı çıktı zannettim. Çünkü çok köşeye attı ama çok iyi akıl etti Kuyt. Meğerse golmüş, ağların sallandığını gördüm  zaten herkes de gol diye bağırdı. Bu maçı kazandık diye geçirdim içimden çünkü 10 dakikadan az süre kalmıştı.

Galatasaray'da Yasin Öztekin diye bir adam vardı. O gitti vurdu, Volkan'a çarpıp dışarı çıktı. Ben Volkan'a çarpıp girecek diye tahmin etmiştim (Ben de )

Biz öne geçtikten sonra 1-0 maç bitti, biz azıcık daha kaldık. Maçtan sonra şarkı söylediler. Şöyle bir şey dediler "her şeye böyle, herkese böyle, cimboma böyle" diye bir şey söylemişlerdi ( tam ne demişlerdi ? soruna cevap vermedim ) Çıkarken de merdivenler kalabalıktı aynısını söylüyorlardı. Marmaray' dan çıkarken de söylediler. Bir de "tavukları pişirmişem çarşıya göndermişem söylediler" ama onu maçta söylediler.

Maçta heyecandan tuvaletim geldi ama sen olmaz tut dedin. Maç bitince tuvalete bir daha gittim.

Sonra çıktık. Hafta sonu çok yoğunduk, benim çok uykum gelmişti. Dönerken Marmaray istasyonundan eve döndük. Yürürken benim bacaklarım neredeyse kopuyordu yani çok yorulmuştum. Bülent abinin arabasına bindik, eve gittik, yattık uyuduk. Öbür sabah kalktım okula gittim.

Okula ben geldiğimde arkadaşım Eray'ı montunu asarken gördüm. "Biz sizi 1-0 yendik" dedim."Hakem sizi tutsa bile yendik" dedim. O da "siz Fenerbahçeli olduğunuz için öyle söylüyorsunuz" dedi. "Ayrıca o maç o kadar önemli değildi ki" dedi. Bence gerçekten de Cüneyt Çakır maçta takım tutmuştu. Efe ile de maçı konuştum. Ceren Soylu da bana siz maçı yendiniz dedi. Ceren Soylu futbolda Fenerbahçe basketbolda Efesli ( Fenerbahçeli babası duymasın ! ) Aklımda kalanlar bunlar.

Yıllar sonra serinin 16.maçıydı diye de hatırlayacağını ümit ederek Demir'e teşekkür ediyorum.

9 Mart 2015 Pazartesi

Bir Öykümüz var

Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin bir çok öyküsü var.

Ezeli rekabette, 1969-70 sezonundan beri galibiyet sayılarında Fenerbahçe geri düşmemiş, ancak zaman zaman eşitlik olmuş. 1991'de yeni transfer Tanju'nun 2 golüyle galip geldikten sonra bir daha beraberlik de olmamış. Fenerbahçe'nin üstünlüğü devam etmiş... "Son yıllarda Fenerbahçe biraz üstün" denirse (ki çok sevilen bir sözdür) mutlaka son yılların kaç yılı kapsadığını sormak gerekir. Bu öykümüzün bir bölümü.

Öykümüzün diğer bölümü 2001 yılında Ali Güneş Brezilyalı kaleci Taffarel'i çalımlayınca başlıyor. İtikatlar, dualar, uğurlar, tutkular ve bolca alın teriyle, bol bol da içinde "yine" geçen cümleyle devam ediyor. Şükrü Saracoğlu stadının ülkenin diğer stadyumlarından farklı olarak bir kulübün kendi imkanları ile yapılmış olmasının mağrurluğu bu öykünün de ilham kaynağı olabilir mi ? Bilmiyoruz ama olmaz da diyemeyiz.


Fenerbahçe taraftarlarının yıllarca "ya Galatasaray maçına bilet bulamazsam" diyerek kombine alması ve kombine formundaki oturduğu şehir veya ülkeye, bir veri uzmanına "acaba burada bir hata mı olmuş ?" diye sorduracak kadar farklı yer adı yazması bu derbiye verilen kıymeti gösterir. Fenerbahçeliler için Galatasaray maçları adeta bir hac farizasını yerine getirmek gibidir. Galatasaraylı dostlarının "abartıyorsunuz" demesi karşısındaki tebessüm, ancak benzeri bir tebessümü göstermişler tarafından anlaşılan gizli bir kod gibidir.

Futbolcusu, taraftarı ve yöneticisiyle Fenerbahçe camiası uğradığı veya uğradığını düşündüğü tüm haksızlıkların intikamını saha içinde almak için Kadıköy'deki o maçları bekler. Belki alınan sadece bir tesellidir ama fark etmez...

Öykünün sondan bir önceki bölümü için Fenerbahçe sahaya çıkarken rakibinin 4 puan ve ikili averaj olarak gerisindeydi ve köprüden önceki son çıkış için tek yol galibiyetti. "Kazanmaya geliyoruz" diyen Hamza Hamzaoğlu'nun futbolcuları  maçın hemen başında öne geçme imkanını yakaladılar da. Her türlü akıl dışı tavırlarına rağmen akıl dışı bir yeteneği de olan Volkan uçmak fiilinin hakkını verdi.

Maçın ilerleyen bölümlerinde rakip futbolcular 12 Mayıs 2012'yi aratmayacak bir vakit öldürme senaryosunu sahaya koyarken Fenerbahçe adına maçın herhangi bir bölümünden rastgele alınacak 2 dakikalık bir özet görüntüde Mehmet Topal'ı hücum veya savunmada baş rolde görmek mümkündü. Emre için yaşı ilerledikçe huzuru buluyor yazabilmek ne güzel olur ama defalarca bu ve benzeri yüzlerce cümleyi tekzip ettiği için sadece dün gece sakin, kararlı ve etkili oynadı yazmak daha doğru ! Mehmet Topal ve Emre'nin yanındaki Diego da çalışkanların sınıfına girince performansı yükselen öğrenci gibiydi.

Kaçan goller klibine her hafta 2-3 dakika ekleyen Fenerbahçe için umutlar azalırken İsmail Kartal oyuncu değişiklikleriyle Alper ve Webo'yu oyuna aldı.

Fenerbahçe forveti Alper- Webo- Sow şeklini aldığında maçı izleyenlerin çoğu "Kuyt orta sahada mı oynayacak?" diye soruyordu. Aynı soru Galatasaray defansında da soruluyor olmalı zira Hollandalı bir an için boş kaldı. Premier Lig gollerini, günlerini hatırlatan bir vuruş ile Fenerbahçe'yi öne geçirdi.


Açılışı yapan Volkan, Yasin'in (öncesinde faul olan) pozisyonunda kapanışı da yapıp çıkardığı topla lige geri dönüşü dosta düşmana ilan ediyordu.

Elindeki sprey, cebindeki kartlar ile herhangi bir frikik noktasını belirlemesi 2-3 dakikayı bulan maçın elit hakemi Cüneyt Çakır için kısa ve öz yazmak gerek. Kafasında bir senaryo vardı, Fenerbahçe bu kez bozdu.

Yine bol sayıda "yine" cümlesi için uzun bir gece başlarken sabah erken saatlerde binlerce çocuk okul servislerine yine sarı lacivert atkı ve şapkalar ile bindiler.
...
...
Maç sonu stadyum koridorunda sarmaş dolaş insanların arasında elinde sigarasıyla biraz da şaşkınca dolaşan sakallı bir adam...Çocuğunun elinden tutmuş gelen bir başka adamla sarılıyor "yeni doğan kızım uğurlu gelsin diye bu maçı çok istedim, stresten 8 ay sonra sigaraya başladım" diyor. Minik Öykü 2-3 günlük, Fenerbahçe'nin Kadıköy'deki öyküsü 16 yıllık...

2 Mart 2015 Pazartesi

Sadece üyeler (mi) girebilir : Final 4

Bu yazı, Euroleague Final 4'a  girmesinin ne kadar zor olduğunu anlatmak için kaleme alınmıştır.

Eurolegue Final 4, İngiliz centilmenlerin dışarıdan üye kabul etmedikleri bir kulüp gibi.
Aşağıda basit bir tablo var, Final 4 ve katılanlar:

Son 12 yıl
Sarı: Şampiyonluk yaşayanlar
Mavi: Bir defa Final 4'a katılanlar
Yeşil: Birden çok Final 4'a katılanlar

Son 12 yılda Final 4 için 48 sandalye var ya, sadece 12 takım o sandalyelere oturabilmiş. 4 tanesi de (Partizan, Benetton, Malaga ve Bologna) sadece 1 kere Final 4 yapmışlar ve şu anda bu hayalden uzaklar.

Tau ve Siena birden çok "bir arkadaşa bakıp çıkacağım" diye kulübe girmişler, yakın gelecek de kapıdan alınmazlar. Real Madrid de son yıllarsa sık sık uğramış, kapıdaki görevliyi tanıyor gibi. Yine gelecektir, adını sarıya da boyayabilir.

Panathinaikos, Olympiacos, Barcelona, Maccabi, CSKA 5 lisi kupa kazanmışlar olarak "toprak sahibi" gibiler. Son 12 yıldır bu 5 li'den  en az 2'si Final 4 görüyor...

Bu hesaba göre her yıl en fazla 2 ekstra bilet var. Bu bilete, 5 li toprak sahiplerinden 3 takım ve Real Madrid de talipler. Bir de her yıl "bu sene o sene" diyen Anadolu Efes ve 3 yıldır oraya bir gün mutlaka gireceğim diyen Fenerbahçe Ülker !


Final 4 için üç önemli şart var. Kadro, hakem ve Fiba organizasyonunda güçlü bir kulüp ve teknik ekip.

Fenerbahçe açısından üçüncüsü yani teknik ekip işi tamamdır. Son 12 yılda Ettore Mesina'dan sonra en fazla Final 4 görmüş ve Messina'dan fazla kupa almış olan Obradoviç ve ekibi güvencedir. Obradoviç ve ekibi maliyet açısından sürdürülebilir mi sorusu ayrı bir tartışmadır, İnşallah diyelim.

Fenerbahçe kadro konusunda (guard defosuna rağmen) son üç sezonunun en iyi kadrosuna sahip ama hala o kulübe giriş için yeterli olmadığı görüşündeyim.(Hatalı olduğum ortaya çıktı :)  -Nisan 2015)

Fenerbahçe FIBA ve hakem organizasyonunda güçlü bir ekip mi konusunda yeterli bilgim yok. Güçlü ekip derken, gelen hakeme 90'lardaki gibi 6 deri ceket alalım tarzından bahsetmiyorum. Barcelona'nın "temsil gideri" gibi milyon dolarlardan da bahsedemiyorum. Misal Euroleague en yüksek 2.seyirci ortalaması bunun için adımlardan biridir diye düşünüyorum.

Özetle, tarihinde bir defa 2007-08'de Eurolegue Final 8 gören Fenerbahçe (Siena'ya 2-0 ile elenmişti) için gerçekçi hedef önce, bu yıl dahil 4 sezon ardı ardına 1/8 'dir.

Bu yıl dahil 2 yıl, kapıdaki görevliyi takmadan Final 4'dan içeri girilebilirse büyük başarıdır. Ondan sonraki 2 yılda görevli "hoş geldiniz" demelidir. Fenerbahçe yukarıdaki tabloda önce mavi, sonra yeşil, sonra sarı olmalıdır.

Doğrudan sarı olur mu ? Klasikleşmiş "tüm kadronun heykeli dikilir" lafını etmeyeyim. Heykel sıkıntı yaratıyor. Türk spor tarihinin en büyük başarısı olur.