23 Ocak 2017 Pazartesi

İstanbul’un ikinci Ayasofya'sıdır Fenerbahçe

İslam Çupi bir yazısında “İstanbul’un ikinci Ayasofya'sıdır Fenerbahçe” ifadesini kullanır. Tarih, estetik, güzellik, farklılık, ustalık ve kutsallık… Fenerbahçe veya tuttuğu takım bir çok kişinin hayatında böyle bir yere sahiptir. Peki Fenerbahçe’yi özel yapan nedir ?  Yazının muhatabı Fenerbahçeliler, onlar bilirler ama hatırlatalım.

1959 sonrası ligde 1926. maçını oynayan Fenerbahçe ligde en çok galibiyet alan, en çok gol atan ve en çok puan toplayan takım olmuş. Ligler tarihimizden gelip geçen hiçbir takım ikili galibiyet sayısında Sarı Kanaryalara üstünlük kuramamış. Ulusal şampiyonluk olarak  28 şampiyonlukla tüm rakiplerinin uzak ara önünde şampiyonlar şampiyonu,  onun için de meydan okunan takım hep Fenerbahçe olmuş.  

Ligdeki tüm takımlara karşı kendini oynar bulmuş Fenerbahçe. Bu övünülecek bir şey midir yoksa işin içinde gereksiz bir meydan okuma var mıdır tercih okuyanın.  Nazilli’den çaycı Akif “Siz Hepiniz. Biz Tekiz” demiş. Çok şampiyonluk kupasını rakiplerinin müzesine yollasa da Fenerbahçelilerin çoğu Akif’e helal olsun demiş… Fenerbahçe o pankartın açıldığı maçta 3-1 geriye düşmüş, 5-3 kazanmış...



Fenerbahçe’yi bugün tutanların, babaları da dedeleri de hep şampiyonluğu kovalayan taraftar olmuşlar. Çok final kaybediyor diye dalga geçilse de Fenerbahçe ikincilik şampiyonluğunu da kimseye bırakmamış… Kendi hata yapmış, kaybetmiş. Sahaya atılan binlerce konfetiye çalım atması beklenmiş, kaybetmiş. Hakemi de yensin denmiş, yenememiş kaybetmiş. Himmet ve duayla işi götürecek bir biatı olmamış, kaybetmiş.  Kendi için hazırlanan Sevr’i yırtıp attığında 12 Mayıs’ı yaşamış, kaybetmiş…

Az da olsa ligin figüranı olduğu sezonlar da olmuş. Ama taraftar sayısında liderliği bırakmamış. Onun için İslam Çupi onun taraftarına “Sarı-lacivert masal kahramanları” demiş.

Sarı Lacivert masal kahramanları içinde takımdan soğuyanlar, küsenler, başkanına tavır olarak maça gitmemeyi tercih edenler olduğu ve Fenerbahçe’nin en güçlü olduğu o geminin su aldığı bir gerçek.

Derken, İstanbul’un çok soğuk bir gecesinde ligde 4.sıradayken oynadığı bir maçta bir oğlan diz çöküp evlenme teklif etmiş , eli öpülesi bir anne görme engelli kızına maçı anlatmış

Fotoğraf Tolga Ferhatoğlu
ve Fenerbahçe o sene yenilmeyen lideri yenivermiş...

Futbolu anlatmadan bir maç yazısı oldu galiba. Önündeki üç takımla (Başakşehir, Beşiktaş, Galatasaray) sahasında oynadığı 3 maçta kalesine 3 isabetli top gelmiş Fenerbahçe’nin... Okyanus’u geçtikten sonra Ayamama deresinde boğulmuş. Hakem konuşmak Fenerbahçe’ye yasak olmuş. Hakemler de bu yasağa uyup Fenerbahçeli oyunculara “faul var mıydı ?” diye sormamışlar…

Ayasofya ve Fenerbahçe…

İslam Çupi’ye rahmetle.

16 Ocak 2017 Pazartesi

Rocky-7


Serkan Çınar'ın maçın 16.dakikasındaki penaltı pozisyonunu görememe, çözememe ihtimali yok. Bu pozisyonu anlatmadan maçın yorumunu yapma ihtimali de...



MHK'nin vasat prenslerinden biri olan Serkan Çınar ligin 2.haftasında da Fenerbahçe-Kayserispor maçında Simon Kjaer'i ağır bir kararla atmış, pozisyon öncesinde Stoch'a yapılan açık faulü süzememişti (!) O maçın son dakikalarında Fernandao rakibin sert darbesiyle sakatlanmış, sezonun ilk yarısında oynayamamıştı.

Turgay Şeren sezonunda Ulusoy dönemini geçen hakem skandallarıyla boğuşan Fenerbahçe, kanıksatılmış "Hakemi de yeneceksin arkadaş"  söylemine uygun maçlar da çıkarıp kazandı. Ancak Rocky filmi bile 6 bölüm çekildi, Fenerbahçe sezonda 20 bölüm çekemez. Zaten neden çeksin ? 

Serkan Çınar'a rağmen Fenerbahçe maçı kazanabilir, yeni bir Rocky filmi çekebilirdi. Itandje da ona izin vermedi. Müthiş refleksler ile toplar çıkardı. Adanaspor  takım olarak her dakika iyi mücadele etti. Kimse yere yattılar diye kızmasın. Sakatlık veya değil, oyuncu yere yatar. Hakem maçın sonuna klasik 3-5 dakika yerine 12-13 dakika ilave ederse bu alışkanlıktan vazgeçerler. Adanaspor'da çok güzel bir gol atıp, bir de asist yapan Magaye Guaye Senegal olimpik takımında oynamıştı ama A takıma seçilemedi. Seçilse Sow abisiyle beraber Gabon'da olacaktı...

Volkan-Sow-Kjaer üçlüsünün eksikliğini Fenerbahçe hissetmez diye düşünmüştüm, yanılmışım. İşin kötüsü Volkan-Sow kısmı bir süre daha devam edecek...

Advocaat maç sonunda Atıf ile başlama tercihinde hata yaptığını söyledi. Ancak futbolda her şey topun çizgiyi geçmesiyle alakalı. Penaltı pozisyonu gol olsa (ligimizdeki gol olma oranı %80'e yakın) Atıf gündeme gelir miydi ? 

Skrtel 4 golün de içinde yer aldı. Yenilen ilk golde Atıf'a attığı zehir gibi pastı. Kjaer ile iyi bir ikililer, ağır Roman ile uyumsuzlar. İkinci yarıda skora tepki gösterip sarı kart sınırındaki hırsıysa takdire değerdi.

Lens ligimizin sağ kanattaki en iyisi. Sol  kanata oynarsa iyilerinden. Solda hızı ve verimliliği düşüyor. Karavayev değişikliği sonrası solda çabaladı. Sağa dönünce çabaları pozisyona döndü. 

"Fenerbahçe de Adanaspor'u bir zahmet yeniversin" yazarak çok sempati toplamak mümkün ama Fenerbahçe her hafta Rocky-7'yi çekemez. Bunu yazmak gerçeğin kendisidir.

Lig bitti denirken Fenerbahçe geri dönme becerisini göstermişti. Antalya'da Cüneyt Çakır'ın, Adanaspor maçında Serkan Çınar'ın hataları(!) olmasa  bugün bambaşka bir lig konuşulacaktı. Bundan rahatsız olmamak ve Fenerbahçeli olmak mümkün mü ?

Başakşehir maçı Fenerbahçe için geri dönüşün ilk maçı olacaktır.

4 Ocak 2017 Çarşamba

2016'da okuyup beğendiğim kitaplar



Meraklısı için 2014'de okuyup beğendiklerim ve 2015'de okuyup beğendiklerim 'i yazmıştım. Sıra 2016'da.
...
Bu yıl kitap adedinde hedefimin gerisinde kaldım.
Geçen yıldan 1 kitap az okurken sayfa sayısını 2000 artırıp rekorumu bu kategoride ileri götürdüm. Verimli bir yıldı.

2016'nın ortalarında hayatıma girip, kolaylaştıran bir dostum oldu:



Bir sene önce e-book benim için son derece gereksiz, züppece bir aletti. Hala da kitabın da yerini tutmaz ama büyük kolaylık. Kitaplar konusuna sohbet etmekten en keyif aldığım dostlarımdan Tankut ile uzun uzun tartışıp, Kobo mu Kindle mı diye onlarca kişiye sorup Kobo'da karar kıldık ! Doğru kararmış... En çok merak ettiğim/edilen sorunun cevabı da: hayır kesinlikle göz yormuyor. Ipad veya telefondan okumak net yoruyor !

Geçen yıl 2016 için 10 civarı e-book okurum demişim ama sene 21 e-book ile bitmiş ! Tatilde, şehir içinde toplu taşımada müthiş kolaylık.  Yurt dışından kitap getirtip kargoya para ödeme konusu da tarihe karıştı :)

Futbol üzerine okuduğum Quiet Leadership- Carlo Ancelotti ve Leading Alex Fergusson kitapları futbola bakış açımı değiştirecek kadar etkileyiciydi... I Think therefore I play-Andera Pirlo yıldız bir futbolcunun, My Turn-Cruyff bir süperstarın  Mustafa İzzet'in Muzzy kitabı orta sıra bir İngiliz futbolcusunun bakış açısını göstermesi açısından çok güzeldi. Oyunu Okumak-Moritz Rinke ve Harika Portakal-David Winner da çok etliyici futbol kitaplarıydı... Yaşamaya Mecbursun-Bülent Gürsoy maalesef piyasadan satın alamayacağınız nefis bir futbol öyküsü. Sonu ağlatıyor...

Efsane koç John Wooden'ın Hayat için Oyun planı  takım oyununu nefis anekdotlar ile anlatan bir basketbol kitabı. Kazanmak Yetmez-Sarunas Jasikevicius berbat tercümesi olan güzel bir kitap. Obradoviç pasajları için bile okunur.

Paul Auster ve Neil Geiman'ı ilk defa bu yıl okudum. Paul Auster'a New York Üçlemesi,Yanlızlığın Keşfi, Kırmızı Defter ile  Neil Gaiman'a Amerikan Tanrıları ve Yolun sonundaki Okyanus ile giriş yaptım. Her ikisiyle de ilişkim devam eder...

Önceki yıllarda tavsiye üzerine Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası'nı okmuş, güzel ama bir daha okumam demiştim. Bu yorumumu paylaşınca "asıl sen Beyoğlu Rapsodisi'ni oku" yorumu gelmişti. Onu da okudum. Yorumum değişmedi. Sultanı Öldürmek en güzelidir diye çok yorum gelinde bu yıl okudum. Şizofreni,aşk, tarih üzerien çok derin ve güzel bir kitapmış. Sadece İstanbul'un fethini öğrenmek için bile okunur. Kar Kokusu da nefis bir kitapmış... Sırada Elveda Vatanım ve Bab'ı Esrar var...

Çok beğendiğim Dave Eggers'in Vahşi Şeyler benim için hayal kırıklığı oldu. Çember'i aldım,sırasını bekliyor...

John Verdon'un gol kıyısındaki evi, sakin ve akıllı karısı, polis dostları, kahve içme sevgisi artık çok tanıdık geliyor. 2016'da 3 kitabını okudum. Şeytanı Uyandırma ve Kurt Golü Nefis, Peter Pan ölmeli güzeldi. En güzeli diye soran olursa Kurt Gölü ve Şeytan'ı Uyandırma arasına yazı tura atarım...

Amerikan salaklığını / israfını/cehaletini ve savaşın pazarlanması (herkes bize düşman) çok güzel anlatan Ben Fountain'in Bana Kahraman olduğum söylendi çok güzel bir kitaptı.

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens-Yuval Haon Harrai müthiş bilgiler içeren bir kitap. Ateizm övgüsünün dozu kaçmış. Yine de okunmalı. Etkileyici !

Grange, Lontano ile iyi bir dönüş yaptı. Kızıl Nehirler, Taş Meclisi, Leyleklerin Uçuşu tadını yakalamış.

Favorim Murakami'nin Elephant Vanishes kısa hikayelerden oluşan müthiş bir kitap. Zemberek Kuşunun Güncesi'nin bir bölümü ve Uyku da içindeki hikayelerden...E-kitap olarak İstanbul içi toplu taşıma içinde okudum ve bitirdim. Sputnik Sevgilim 2002'de yayınlanmış ama Türkçe'ye bu yıl çevrildi. Hırsızlık yapan çocuğun olduğu ve Yunan Adaları bölümü çok güzeldi. Strange Library Türkçe olarak da çıktı, kısacık bir öykü ve güzel !

Aşk Hak Edilmeli-Daria Bignardi, Küdüsün Güvercinleri-Melih Esen Cengiz, Pabloyu Öldürmek-Mark Bowden,Olasılıksız-Adam Fawer,  Kibrit Ev-Murat Dural sene içinde okuyup beğendiklerimden.

Gelelim 2016 yılının en iyilerine:

7. Kadınsız Erkekler-Haruki Murakami

2014'de çıkmıştı bize 2016'da Türkçe'ye çevrildi. Çoğunluğu "aldatmak" temalı kısa öyküler. Yesterday, Drive my car ve Kino en beğendiklerim oldu.



6. Ateş Kırmızısı- Orhan Bahtiyar


Orhan Bahtiyar'ın Gece Tayyarede Açıkta ve Elohim'in Çocukları kitaplarını daha önce okumuş ve çok beğenmiştim. Ateş Kırmızısı Abdülhamid döneminde İstanbul'a yolu düşen bir ressam Fausto Zannaro'nun nefis hikayesi. Resimlerinin içinde de sırlar, sürprizler var...


5.Kırmızı Saçlı Kadın-Orhan Pamuk


Orhan Pamuk'un siyasi görüşlerine katılmam ancak 1987'de okuduğum Beyaz Kale'den beri romanlarının hayranıyım. Benim Adım Kırmızı dışındaki tüm kitaplarını da çok beğenerek okudum. benim adım kırmızı'ya iki kez başladım, gitmedi. Gülay Kıratlı hocam "İngilizcesini oku dedi" aldım, ilk fırsatta.

Kırmızı Saçlı kadın "Kuyu" üzerine kurulu (Murakami'nin de favori konularındandır) Gençlik, değişim ve aşk üzerine büyülü bir hikaye.


4. Bir Kuzgun Yaz-Mehmet Ünver


Türk edebiyatının keşfedilmemiş veya hak ettiği değeri henüz almamış yıldızlarından birisi Mehmet Ünver. İzansız Mahalle son yıllarda okuduğum en güzel romanlardan biriydi. Bu kitabı da mekan ve anlatım olarak İzansız Mahalle'ye çok benziyor. Fedakar bir anne, ailenin sorumsuz dayısı üzerine mizah ve hüzün dolu bir eski İstanbul hikayesi. 



3. Komik Kız- Nick Hornby


Açık söyleyeyim kitap çok monoton başladı. Nick Hornby gibi kült bir yazara ait olmasa bırakırdım. Sonrası müthiş gitti. İlk yarısı 0-0 biten maçı 5-0 gibi kazanmak gibi...Hayatı, hüznü kimse Nick Hornby gibi sade ama vurucu kelimelere dökemez. Türkçeye çok iyi çeviren Zeynep Baransel'in de adını yazdım bir köşeye...


2. Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu- Jonathan Evison


Hayatı kaybetmek üzerine kurulu bir adam tekerlekli sandalyeye bağlı bir çocuğun bakıcılığını yapmaya başlar. Bir yolculuğa çıkarlar... Aramak, özlemek, keşke demek üzerine. Meraklısına Evison'un, henüz okumadığım 3 kitabı daha var ama Türkçe'ye çevrilmiş tek kitabı maalesef bu. 




1. Son Hafriyat-Emrah Serbes


Full melankoli ve nefis anlatımlı Hikayem Paramparça ve Bir Ankara Polisyesi'ni daha önce okumuştum.Anlatımında, Atilla Atalay'ın kitaplarının sonundaki hikayelerdeki samimiyet ve mükemmellik var demiştim. Ancak Son Hafriyat onlardan da iyiymiş . Bir de Ayrancı'da doğmuş büyümüş bir Ankaralı olarak mekanlar tanıdık. Senenin en son okuduğum ve en beğendiğim kitabı oldu. Deliduman'a başladım, o da 2017'de dereceye girer...