21 Nisan 2015 Salı

Yangın...

Fenerbahçe'nin Konyaspor ile 1-1 biten maçtan sonraki yazımı böyle bitirmiştim.

Kimse motive edici sözler etmese de Fenerbahçe Galatasaray'ı yenebilir mi ?
Aynı fikirdeyim.
Sonrası sonra.

Tuttuğu takıma inancını herhangi bir sezonun herhangi bir anında kaybetmeyenler, "bırak bu duygusallığı, aç gözlerini" eleştirisine alışkındır. 2014-15 sezonu özelindeyse öncelikle gözlerini açması gerekenler Fenerbahçe forvetleriydi, biraz açtılar. İsmail Kartal Hoca, Webo'yu hak ettiği makama oturttu. 

O Konya maçından beri Fenerbahçe kazandı kaybetti, rakipleri kazandı kaybetti. 
Lig bir kaç istisna sezon hariç böyle gider ancak ilk 8 haftada bile bu iş bitti bu sene üçüncü olalım razıyım diyenler şampiyonluk kutlamalarında ön sıraları alırlar. Bu da böyle gider. 

Ve Sarı Kanaryalar kazanırsa liderliğe olacağı o maça çıktı !

Bursaspor kuşkusuz bu sezon Kadıköy'de izlenen en tempolu en mücadeleci takımdı. Her ne kadar maç sonunda Fenerbahçe topa %60 sahip olsa da Timsahlar asla alışılagelmiş o pas trafiğini yaptırmadılar. 

Fenerbahçe ilk değişikliğini maç başlamadan yaptı, Kuyt ısınırken sakatlandı. İlk yarı biterken Fenerbahçe'de enerjisi ve futboluyla büyüyen adam Emre olurken gol pozisyonlarında etkili olansa Bursaspor oldu.

İkinci yarıda sağ kanatta Kuyt enerjisine ihtiyaç vardı. O bölgeye Caner atandı, defanstaki boşluğuna da Hasan Ali Kaldırım. Bursaspor maçı kazanabilecek gol pozisyonları buldu, Fenerbahçe'de Sow'un şutu taca gitti. İşler Kadıköy'de iyi gitmiyordu. İsrail'deki maçtan gelen skorlar farklıydı, "sende kaçıncı dakika gözüküyor ? " diyerek yapılan sağlamalar sonucu şu görüldü: Obradoviç ve öğrencileri direniyorlar ve adeta "siz önce Kadıköy'deki iş halledin" diyorlardı. 

Fenerbahçe Migros tribünü beklenmedik bir şekilde stattaki seyirciyi taraftara dönüştürecek hamleyi yaptı. Tezahürat yapanlar, içlerinden dua ediyor, sahadaki maça bakıp, yanındaki arkadaştan gelen ikinci periyotun bitimine 5.25 sözlerini duyuyorlardı...

Dualar tuttu. Oyna denince oynayan bekle denince gık demeden bekleyen Hasan Ali Kaldırım tam olması gereken yerdeydi.
Adım Hasan Ali Kaldırım, çizgiden top çıkarırım.
Önümde Caner gibi son 20 yılın en iyi performansını gösterene adam olmasa her maç oynarım.
Volkan köşelere uzadıkça uzuyor, Alper Potuk, Emre, Mehmet Topal yorulmama yemini etmişcesine çalışıyordu ama Caner yeni taşındığı yerde verimli olamıyordu. Acaba İsmail Hoca görmüyor muydu ? Meğer Görüyor ve ısrar ediyormuş. Caner sağdan ortaladı, bir karambol oldu. Webo vurduğunda, hakem golü verirken 1 saniye düşündü, o bir saniyede hayat dondu. 1 saniye bitince Kadıköy bayram yerine döndü !

Fenerbahçe ligin ilk 6 sırasındaki takımlar ile oynadığında kalesine gol görmemiş ve dahası o hayati golü atmak için sabırlı olmayı öğrenmişti. Belki biraz da Rocky'nin Ivan Drago ile yaptığı maç gibiydi...



Stadyumdan çıkılınca 3G'ler rahatladı. Elindeki telefonlara bakanlar tökezleyerek, kornalara maruz kalarak İsrail'deki maçı seyretmeye başladılar. Bu periskop uygulaması ne işe yarıyor anlamış değilim diyenler (misal ben) anlamış ve maçı seyrediyordu...

İsrail'de yangın vardı... Seyirci baskısına, Bjelica'nın kötü bir gününde olmasına rağmen Fenerbahçe direniyordu. Zizis, 'evet bugüne kadar bekledim var mı bir mahsuru ?' diye soruyordu. Goudelock'ın şutları sonrası Maccabi taraftarı ellerini başının üstüne alıyordu...

Herkes kendi kalabalığından sorumlu, bizim kalabalık Ayrılıkçeşmesi'ne yaklaşırken Emir tak diye bir üçlük attı. İlk sayılarıymış...Alacağız dedik. Binen Marmaray'a bindi, binmeyenler öbek öbek istasyona yayıldık. Bir tren daha geldi, bindik. Skoru denizin altında alırız derken aramızda mühendis olanlardan biri "hayır inelim, demin oturduğumuz yerde seyretmeye devam edelim uğurlu geldi" dedi. İndik. Öyle de oldu. Vesely smaç yaptı. Bir tren daha geldi, diğer mühendis arkadaşın tavsiyesi ile ona da, kalkarken inmek için bindik. Kalkıyordu koşarak indik...Mühendislik yan gelip yatma yeri değildi, bizim iniş binmişler uğurlu gelmişti. Obradoviç'in ne kadar payı varsa bizim de vardır ! 

Vesely faulü kaçırdı. Son tren de kaçmasın diye baktık, 3 uzatmalık süre vardı. Kaçmaz dedik.

Kenan o topu kaptı. Yeni trene yine kalkacakken, bir daha uzarsa son anda inmek üzere bindik. Son hücum da top Maccabi'deydi , çemberden döndü, yanımızda oturan teyzelerin "ayy, ödümüzü patlattınız Allah cezanızı vermesin" bakışlarıyla vagonda bayram yerine döndü. Tren kalkmadan istasyonun kuytularında maç seyredenler son vagona doldu...Kalabalıkmışız.   

Evet meğer Fenerbahçeliler kalabalıkmışız.
Hatırladık.
Dün gece, kalpten hissedilen müthiş bir sevinç vardı.

Fenerbahçe Ülker ezber, kaide ne varsa bozdu. 
Taraflı tarafsız ön yargıları kırdı !  
Toz kondurulamaz bir başarıyı elde etti.
Kıvılcımı yangına çevirdi ama bitmedi.
İslam Çupi'nin deyimiyle sarı lacivert masal kahramanları Madrid'de yakmaya ve kalanları tüm dünyada yanmaya hazır.

Obradoviç, Fenerbahçe ve Ülker troykası bir devrime imza attılar.
Bunun meyvesini de hem Fenerbahçe hem de ülke basketbol yiyecektir.
"Yemeyeni yesinler


Not: Yazıda ürün yerleştirme vardır :)





17 Nisan 2015 Cuma

Büyür yavaş yavaş...

Fenerbahçe'nin tarihindeki ilk basketbol maçını oynadığı ve kazandığı takım aynı zamanda İstanbul basketbolunun da ilk şampiyonu olan İstanbullu Musevilerin takımı Makkabi'ydi.

Fenerbahçe'nin ilk Final4'u öncesi elediği takım da bir başka Maccabi olabilecek mi ? Madrid'e Fenerbahçe 1 galibiyet rakibi 3 galibiyet uzaklıkta.

Fenerbahçe'nin ilk beşinde geçen maç hiç süre almamış Semih'i görenler şaşırdılar. Semih bu fırsatı tepe tepe hücum ve savunmada kullandı. Türk uzunlar içinde en yetenekli ama en tembel/vurdumduymaz  oyuncu tanımlamasındaki tembelin üstünü çizmek için bu sezon gösterdiği gayrete helal olsun, bir zahmet bu gayreti sürekli kılsın.

Fenerbahçe doğru şut seçimleri ve yardımlaşmayla ilk çeyrekteki (ilk yarı değil, ilk çeyrek) Maccabi potasına 30 sayı bıraktı ! İlk çeyrekteki 16 sayı farkı kapatmak için Maccabi oyun disiplini içinde elinden geleni yapsa dahi (tam bu noktada Devin Smith'e özel saygılarımızı yollayalım) karşısındaki rakip dün gece için buna izin vermeyecek bir odaklanma ve hırs içindeydi. Maç bittiğinde pota altı canavarı Sofoklis'in asist-sayı-ribound hanesinde 0 yazıyordu. Maccabili en fanatik taraftar dahi "denedik, elimizden geleni yaptık ama gücümüz yetmedi"  demiştir....

Bir önceki maçı 17 asist ile tamamlayan takım "durmak yok, yola devam" diyerek rakamı 20'ye çıkardı. Ribound, top çalma, asist gibi tüm istatistiklerde(tamam bu maçlık faul yüzdesine bakmayalım) de geride bırakma alışkanlığını sürdürdü.

Bjelica'nın kadife elleriyle aldığı 15 ribound, Zizis'in bedenini de hizaya getiren basketbol aklı, Zoric'in mücadelesi, Kenan'ın dolarla paralel yükselen formu, Bogdanovic'in atışları kaçırsa da eksilmeyen hırsı, Emir'in her zamanki gibi farklı pozisyonlardaki beceresiyle Fenerbahçe zoru kolay yaptı.

Goudelock hucum disiplini içinde oynadığında rakip için çok sinir bozucu bir karakter olabildiğini yine gösterdi...Savunmacısının sık sık koçuna dönüp "daha ne yapayım" bakışlarını yakalamak mümkün. Dün Goudelock takımın en çok sayısını atarken, tribünde annesinin kucağında uslu uslu maçı izleyen dünya tatlısı oğlu DJ'e de müthiş bir doğum günü hediyesi veriyordu.

Allah bağışlasın
Goudelock da tanıdıkça sevilen oyunculardan. Onu sevdiren kendi oyunu kadar Obradovic'in onu disipline etmesidir. Takımın tek hücum opsiyonu değil en önemli hücum opsiyonlarından biri olduğunu anladığında basketbolu zevkle izlenir hale geldi. Savunma da gösterdiği çaba da cabası !

Sıfırı değerli kılan adam !
Fenerbahçe 82-67 kazanırken Obradovic "İlk hedefiniz Madrid'dir,ileri !" diyordu.

Güzel fotoğraf yine  Tolga Ferhatoğlu'ndan
Şarkının "Bir kıvılcım düşer önce,büyü yavaş yavaş" kısmında devam ediyoruz.
Ne şarkısı, ne oluyor diyenler için serinin ilk yazısı şudur
Devamını ısrarla bekleyiniz...

15 Nisan 2015 Çarşamba

Bir kıvılcım düşer önce...

Fenerbahçe Ülker Arena tarihinde ilk kez bir Top8 maçına ev sahipliği yapacaktı.

Geçen yılın şampiyonu misafir takım Maccabi bir çok "büyük, ezeli, ebedi" takımın vicdan süzgecinde tıkanan bir dostluk mesajıyla maça çıkarak büyük alkış aldı.

Toda raba Maccabi (teşekkürler Maccabi)

Maccabi maça 8-0'lık şok bir seriyle başladığında Fenerbahçe hücumda heyecanlı savunmadaysa sanki lise takımına karşı oynayan ortaokul takımı gibi çaresiz bir görüntü çiziyordu. Bu sezon hiç kimse Fenerbahçe'yi sahasında böyle ezememişti ve bu geçici bir durum olmalıydı.

Kıvılcımı çakan Vesely'nin basketbol azmanı  Schortsanitis'e yaptığı o savunma oldu. Şarkıdaki gibi "bir kıvılcım düştü önce büyüdü yavaş yavaş" Hakikaten de yavaş yavaş büyüdü...

Fark 10 sayıya çıkınca "yok bu maçı kaybettik diyenler" dün o anı tatlı bir tebessümle hatırlarlar...

Obradoviç Fenerbahçe'deki en iyi maçlarından birini çıkarmak için bu günü beklemişti. Daha önce denediği denemediği, cebinde duran tüm hamleleri masaya döktü. Goudelock ve Melih'i beraber oynattı, savunmada Zizis yetersiz kalınca Bogdan'ı guard yaptı, Zoric'i tek uzun olarak oynattı ve "bir bu eksikti" dedirten ama sonra diyenleri (ben dahil) utandıran bir hamleyle en kritik rol için Kenan'a kostümü giydirdi.

Pargo ve Smith'in durdurulmaz görüntüleri ve solak Ohayon "oha yani" dedirten atışları devam ederken Jan Vesely "bana asist yapın" dercesine pota altında doğru yerlerde topla buluştu. Yer lafın gelişi, ayakları hiç yere değmedi. İlk yarı biterken yaptığı smaçla da kıvılcımı yangına çevireceklerini anlatıyor, Mirsad Türkcan'dan boşalan hırs, mücadele ve tribünleri ateşleme görevine yeni atanan kişinin kendisi olduğunu da ilan ediyordu.

Zoric Sofoklis'in yanında Somali'li mülteci gibi gözüken bedenini akıl ile kullandı. Goudelock daha önce işler kötüye gittiğinde yaptığı gibi kurtarıcı ben olayım diyerek her topu kullanmak hatasına düşmedi, topları disiplinli kullandı ve dağıttı. Bjelica zaten karşı komşunun güzel kızı, onu övmemek ondan vazgeçmek imkansız. Kenan elinde bardağı zor tutabilecek bir sakatlık geçirdi. Bedenen geri dönüşü daha zaman alacaktır. Bu maç onun durgun Fenerbahçe kariyerindeki tırmanışının ilk basamağı olabilir mi ? İnşallah ! Maç sonunda "çok duygusalım ve bazen çok heyecanlanıyorum,sakin kalmayı Zizis'ten öğreniyorum" açıklaması onun adına kazançtır. Emir ve Bogdanoviç şutlarında istediklerini yapamayınca asist silahlarını çektiler.

Derken 51-58 yenikken Fenerbahçe skoru 57-58'e getirdi. Emir Pargo'dan bir top kaptı, Goudelock Sarı Kanaryaları maç boyu bir daha geri düşmemek üzere 59-58 öne geçirdi. Takım kıvılcımı yangına dönüştürdü, Maccabi yoruldu, Vesely yangına bidonla jet yakıtı döktü...

3.Havalimanını Ataşehir'e kuran adam !
Fenerbahçe tam 17 asist yaparken sahadaki 10 oyuncudan 7 tanesi "çorbada tuzumuz olsun" diyerek asist işine katkı yaptı. Fenerbahçeliler rakipten 10 ribound fazla aldı (39-29) , 6 fazla top çaldı (10-4), daha az top kaybı yaptı (11-14)

Genelde Ülker Arena'da Bocelli dinler gibi maç izleyen seyirci de dün gece taraftar olarak katkı vermeye karar vermişti ve Fenerbahçe tarihinde ilk Top8 galibiyetini aldı.

Bu seride ya kimse evinde maç kaybetmez ya da illa birisi kaybedecekse o Maccabi olur. "Basketbol bu Fenerbahçe de kaybedebilir" diyenler varsa, peki onlar da haklı. O zaman Fenerbahçe onu İsrail'de telafi eder.

Obradoviç de dün gece sadece 1-0 oldu diyor. Haklıdır o öyle diyecek

Dün gece bir kıvılcım düştü. Onu yazdık

Büyüyecek yavaş yavaşı da yazacağız.
Bir bakarsın volkan olmuşu da yazacağız.
Hep beraber yanacağız...