29 Temmuz 2015 Çarşamba

Akşam Güneşi

Gölge oluşmak için ışığa ihtiyaç duyar. Bazen gölgeler cisimleri olduğundan daha mütevazi veya daha devasa gösterebilir. İşte Fenerbahçe seyircisi takımın üstüne gün batmadan gelen güneş ışığı gibidir, o kocaman gölgeyi oluşturur, heybetine heybet katar. 

Hatırlayalım, bir önceki resmi maç bir veda maçıydı ve Fenerbahçe seyircisi Shakhtar maçındaki boş koltuklar kadardı. Fenerbahçe seyircisi o umursamaz güne veda ettiyse, neşesine kavuştuysa ve inancını,0-3 biten bir ilk yarının sahaya dönüşündeki 'çeviririz' zirvesine yükselttiyse sorunlar yaz sıcağındaki su damlaları gibi kalır... 

Her yeni kurulan kadroda olduğu gibi zaman Fenerbahçe futbol takımı lehine çalışıyor. 

'Sahanda gol yemeden kazan' kuralını uygulayamıyorsan, 'gol yeme' bölümünü uygulamak da başarıdır. Özellikle dünkü maçın ilk devresi düşünülürse, rakip forvetin şansızlığı kadar Volkan Demirel'e de övgü cümleleri kurmak gerekir. 

Ülkenin uzak ara en iyi iki sağ bekini oynatamayıp, aniden gelen misafir için üst komşudan ödünç alınan sandalye gibi sağ beke geçen Hasan Ali Kaldırım'a, etkisiz günlerinden bir kesit sunan Sow'a ve bilhassa ilk devrede bir türlü organize hale gelemeyen pas trafiğine rağmen alınan bu beraberlik kötü değildir.

Gol yollarında bu takım sıkıntı çekmez demek kehanet veya aşırı iyimserlik olmaz. 'Ne kadar iyimser bir yorum ! Sanki kadronda premier league, ligue1 ve süper lig gol Kralları var' diyenlerden kaçılmaz ve Diego böyle istekli oynarsa 'ilk yılındaki Diego ile bu yılki arasında dağlar kadar fark var' cümlesi de maç yorumlarından eksik kalmaz ! 

Fenerbahçe Avrupa'da 10 maç sonra gruptan çıkar, CL mi Avrupa ligi mi olacağını zaman gösterir. 

Akşam Güneş'i gölge yapmaya devam etsin yeter...

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Fenerbahçe üzerine bir gözlem/oyun...

Yıllardır yaptığım bir gözlem var veya bir oyun da denebilir.

Bulunduğum ortama dikkatlice bakarım.Mekan değil de ortam dedim zira baktığım bir Bostancı-Büyükada vapuru olabileceği gibi  bir alışveriş merkezi, spor okulu, bizim çocukların okulu, Bodrum Cumhuriyet caddesi, Anıtkabir, Bakırköy Ebuziya caddesi, bir restaurant, Ilıca'daki kumrucu Şevki, Yeşilköy sahil yolu, havalimanı iç hatlar gidiş-dış hatlar geliş, Ankara Tunalı Hilmi Caddesi, Varan terminali, Çanakkale şehitler abidesi  olması da mümkündür.

Bu mekanda kaç tane Fenerbahçe ürünü kullanan kişi var sayarım. Aynı zamanda kaç tane Galatasaray, Beşiktaş ürünü kullanan var onları da sayarım. Aynı kişiyi iki defa saymamak için azami gayret gösteririm ve objektif olurum. Sarı lacivert polo bir tshirt giyen adama dikkatlice bakar, acaba bu bir lisanlı ürün mü yoksa tesadüfen giyilmiş bir thisrt mü diye de incelerim. Fenerbahçelilerin asla sarı kırımızı bir tshirt giymeyeceğini varsayarım ama sarı lacivert giyen bir başka takım taraftarı da olabilir derim.

Sonunda bulunduğum ortamdaki Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ürünleri giyenleri obsesif bir şekilde sayar o ortamdan ayrılırken skoru kendime (7-3-0 gibi) söylerim... Bazen bunu kızım ile de yaptığım hatta iddiaya girdiğimiz de olur ama genelde kendim sayarım. İddialı bir şekilde söyleyebilirim ki %95 oranında Fenerbahçe ürünleri kullananlar fazla çıkar. Yıllardır çok farklı mekanlarda bu böyledir. Bizim çocuklar Fenerbahçe spor okuluna gittiklerinde veya Bağdat Caddesinde bu sayımı yapmam, objekitf olmak gerekir...

Bir sabah arkadaşlarımla kahvaltı ederken skor 0-0-0 şeklindeydi ve bu çifti görüp fotoğraflarını çekmiştim. Hatta sohbet etmiştik. Skor 3-0-0 olmuştu  (bebeğin üzerinde de Fenerbahçe tulumu vardı)


Yıllar önce yeğenlerimi Anıtkabir'e götürmüştüm. Hediyelik eşya bölümünde  Atatürk fotoğrafı ve takım bayrağı yan yana rozetler satılıyordu. Fenerbahçe kalmamıştı. Yeğenlerime söylemiştim "ilk Fenerbahçe biter" diye... Çocuklara güzel derslerdir bunlar... Petrol ofisinden belli miktarda alışveriş yapınca takım logolu bardak verirlerdi. Hem ben hem de onlarca kişi sorardık "Fenerbahçe bardağı geldi mi ?"diye ve aldığım cevaptan mutlu olurduk "Geldi ama bitti" Kasanın arkasında koliyle diğer takım bardakları olurdu... Şehirler arası yollardaki benzin istasyonlarının değişilmez hediyelik eşyası tavladır. Sarı-lacivert pul olanların hiç bulunmaz, sebebini ben bilir mutlu olurum. Belki benimki boşuna bir sevinçtir ama mutlu olurum...Benzin istasyonunda kalmayan Fenerbahçe çakmağı çok hoşuma gider, boş standın  fotoğrafını çekerim. Bazen de sanki başka bir takımı tutuyormuş ve sitem eder gibi görevliye "neden üstte Fenerbahçe var ?" derim ve "en çok o gidiyor,onun için abi" sözüyle mutlu olur, çaktırmadan bir fotoğraf çekerim


Konuyu toparlayayım. Aslında toparlaması biraz zor olacak...Son zamanlarda benim oyun veya gözlemim de Fenerbahçe çok defa geride kalıyor. Bakıyorum Fenerbahçe ürünleri bitmiyor. Sebebini bulmak için uzun uzun yazacak değilim. Geride kalıyor...

Tamam bu sene Galatasaray şampiyon oldu. Peki yorgunluk, küskünlük, kırgınlık, bıkkınlık var ama fark etmez, geride kalıyor.

Tutkuyu geri kazanmak gerek, Fenerbahçe o neşesine kavuşmalı.
Kupalar kaybedilir, kazanılır ama tutku mühim !

İyi de nasıl olmalı ? Bunun 25 milyon farklı cevabı var gibime geliyor.
Herkes kendi bulacak...

Bitirirken, bir de kısa hikaye. Almanya'dayız, hanım bir mağazaya girdi,çıkmak bilmiyor. Dışarı çıktım, kafasında Fenerbahçe şapkası olan bir adam ile karşılaştım, sohbete başladık. 15 dakika kadar sohbet ettik. hanım görmüş, "tanıyor musun ? "dedi. "Hayır" dedim... Wiesbaden'da öğleden sonranın skoru 1-0-0'dı (genelde kendimi saymam...)