5 Mart 2016 Cumartesi

Murakami Hikayem

Murakami'yi bana tavsiye eden kişi ile tanışmıyoruz. 

'Mutlaka okusun, beğenecek' demiş. Tanımadığım birinin başkalarının anlatımından yola çıkıp bana kitap tavsiye etmesine çok şaşırmıştım. İşin daha da ilginci tanıdıklarına kişisel gelişim kitapları tavsiye ederken bana bir roman tavsiye etmesiydi ! Uzatmayalım, kitap alındı. Bir köşeye koydum. "Teşekkür ettiğimi iletin" dedim ama kitaba dokunmamıştım. 

Bir kaç kez  "okudun mu ?" diye sorulunca ayıp olacak diye düşündüm. Önce internete girip  kitabın yazarının  yaşına baktım 1949 doğumlu yazıyordu. Kendi notlarıma baktım. 2008'de "Sınırın Güneyinde,Güneşin Batısında" kitabını okumuş ve beğenmiştim. Neden diğer kitaplarına ilgi duymadım diye düşündüm ve 2011 yılının Mayıs ayında Zemberekkuşunun Güncesi kitabına başladım. Kitabı büyük bir iştah ve  ilgiyle okudum. Okuyunca, içinde kendi duygu ve davranışlarımın geçtiğini düşündüğüm bir kaç bölüm gördüm ve o hanımın bana bu nedenle kitabı tavsiye etmiş olabileceğini düşündüm. Ama benimle hiç tanışmamış biri nasıl olur da bunları bilebilirdi ? "Ona benimle ilgili ne anlattınız ?" diye aracılara sordum. Sıradan şeylerdi...

O hanıma mail atıp sormak yerine bir gün tanışmaya karar verdim ama araya yaz tatili girdi.


O yaz 3 Temmuz gününden sonra önceliklerim değişti, hayatım yoğunlaştı ve  o hanımla görüşemedim. Aslında bir mail gönderip kendimi tanıtıp sorularımı sormam mümkündü ama hep bir gün tanışırım dedim ve erteledim. 5 yıl sonraya geldiğimde ne tanışabildim ne de o e-maili yolladım...Bu sorunun cevabını galiba bulmayacağım.

Bir yazarın kitaplarını çıktığı sırayla okumayı severim. Ancak Murakami ile sonradan tanışıp aradan bir kitabı okumuştum. Dahası Türkçeye çevrilme sırasıyla kitaplarının yayın tarihleri de farklıydı.

Eylül 2012'de Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında'yı bir kez daha okudum. Bir kez daha beğendim. O sırada 1Q84 çıktı ve o koca kitabı kısa bir sürede ama sindire sindire okudum. 

Murakami kitaplarının bana hissettirdikleri oldukça fazla oluyor ve hazmetmem için iki kitabı arasında genelde en az 4-5 ay ara bırakıyorum.  

Benim Murakami okuma sıralamam ve yılları şu şekilde oldu.

1.Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında -2008
2.Zemberek Kuşunun Güncesi -2011
3.Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında-2012
4.1Q84- 2012
5.Sahilde Kafka- 2012
6.Koşmasaydım Yazamazdım-2014
7.Renksiz Tzkuru Tazakai'nin Hac Yılları-2014
8.İmkansızın Şarkısı- 2015
9.Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu-2015
10.Uyku -2015
11.Kadınsız Erkekler- 2016
..
...
-. The Elephent Vanishes- (e-book olarak hala okuyorum, ne zaman biter bilmem)
-. Yaban Koyunun izinde (başlamadım)
-. The Strange Library (e-book olarak telefonumda duruyor, henüz başlamadım)

Tek başına otururken hissettiğim ve bana özel olduğunu sandığım bazı düşüncüleri Murakami'nin anlamış, şaşılacak detaylarla anlatmış olduğunu hayretle ve hayranlıkla görüyorum. 

Sakinliği ve hapis duygusu içindeki gizli özgürlüğü, bazen orada olduğunuzu kimsenin bilmediği bir evde, bazen boş bir şehirde, bazen bir kuyunun dibinde, bazen ormanın içindeki gizli bir alanda anlatması çok etkileyici. Kıskançlık, aşk, rutin, kendine yetebilme, cevabını bilmediğiniz sıradan bir olaydaki gizem, disiplin, aldatma, kedinin evi terk etmesi, klasik müzik, telefonun uzun uzun çalması vs romanlarında sıkça geçen ve mükemmel anlattıklarından ilk aklıma gelenler. 

Kitaplarında bitmemişlik duygusu var diye çok yazılır. Bu beni hiç rahatsız etmedi hatta hoşuma gidiyor. 

Sıradan olayları (alışveriş yapan bir adam, tek başına evde yenen bir öğle yemeği, şehrin sokaklarında gece bir gezintisi vs)  net ama büyülü bir tarzda anlatabilmesini çok takdir ediyorum. 

İnternette biraz gezinince, kitaplarındaki mekanların hayranlarınca bulunan fotoğrafları, hatta çizimleri, kitapları üzerine yorumları, çoğunluğu caz olan müzikleri (youtube'de Murakami listeleri var), kitaplarındaki karakterler ve olaylar arasındaki benzerlikleri (bunu da ayrı bir yazı konusu yapabilirim..) bulmak mümkün. Yazarın hayatıyla ve hangi karakterler ile benzeştiği ile ilgili de yorumlar var ama pek ilgimi çekmiyor, yaptığı işe odaklanmaya çalışıyorum.
1Q84'de geçen mekanlarla ilgili bir çizim

Kafka on the shore (Sahilde Kafka) ile ilgili bir çizim
Norwegian Wood (İmkansızın Şarkısı) 'dan bir sahne ve bence çok başarılı.
Peki en iyi kitabı hangisi ?

Çok duyduğum bu soruyu "en iyi romanı hangisi?"  olarak revize edersek, Sahilde Kafka-İmkansızın Şarkısı ve 1Q84 arasında kararsız kalırım. Ancak ilk defa okuyacak olanlar için Sahilde KafkaKısa hikayelerle başlayayım diyen olursa son çıkan kitabı Kadınsız Erkekler

Uyku çok kısa ve ticari bir kitap. Zaten yayınlandıktan yıllar sonra bizde çıkması da bu düşüncemi doğruluyor (The Elephant Vanishes içinde bir öykü olduğunu da okuyunca öğrendim). Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu okuduklarımın içinde en zayıf romanı. Zayıf ama şöyle, 10 üzerinden 8 alır. Diğerleri 9-10 aldığı için böyle dedim. Koşmasaydım Yazamazdım farklı bir çalışması, insanda spor yapma isteği doğuruyor ve yeni bir koşu/yürüyüş ayakkabısı aldırıyor ! Bu arada Türkçe yayınlanmamış kısa hikayelerden oluşan kitabı The Elephant Vanishes'deki ilk hikaye "The Wind-up bird and Tuesday's women" 1986'da yazılmış. 10 yıl sonra da Wind-Up Bird Chronicle (Zemberek Kuşunun Güncesi) kitabı bu hikayenin üzerine inşa olmuş.

Her kitaptan herkes farklı bir şey alabilir. Misal Wikipedia'ya girip Murakami ne tür yazıyor deyince karşınıza şunlar çıkıyor:  Fiction, Surrealism, Magical Realism, Science Fiction, Bildungsroman, Picaresgue realism. Sadece bunu okuyup "bu nedir arkadaş ? ben bu adamı okumam" diyebilirdim. Onun için Murakami'nin tarzını seviyorum hangi sınıfa girdiğine bakmıyorum diyeyim.

Hayattaki bir yazarı sevmek, yeni kitabını beklemek hoş bir duygu. Hiç tanımadığım ve beni tanımayan o hanıma minnettarım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder