13 Aralık 2015 Pazar

Öykünün sonu önemli...

Maç çıkışı bir vagon dolusu taraftar denizin altından geçiyorlar. Bir babanın kucağında bir kaç aylık bir bebek (o kadarcık çocuk için maçtaki ses zararlı notunu eklemeden olmaz...) var, anne ise 3 yaşlarındaki oğlu ile ilgileniyor. Dördünün ilk maçı olarak aile tarihine geçecek bir gün. 'İlk maçıma 3 aylıkken babamın kucağında gitmişim' diye başlayacak bir öykünün ilk cümlesi... Böyle bakınca her maçın kıymeti çok büyük. 

Ligin zor gol yiyen bir takımına karşı oynamak kolay değil. Hele son iki maçı 10 kişi oynamış ve yorgunsanız, hele bir de elit referee futbol dışı sertliğe karşı gözünde perdeyle maç yönetiyorsa...Hakem penaltıyı, elle oynamayı, ofsayt pozisyonunu, topun kimden çıktığını hatalı görebilir. Ancak rakibi yaralamaya yönelik sertlikleri görmemenin izahı olamaz.


Hal böyle olunca futbol ortamında binlerce dansöz, onlarca Zokora olur. Fenerbahçe'nin bu sezondaki artılar bölümüne hatalı hakem kararlarına takılıp kalmamayı da ekleyebiliriz. Tepki elbette olur,  oluyor da. Takdire konu olan takılıp kalma hakemle oynamama.

Maç öncesi Saracoğlu'nda kaptan Emre ve genç Semih'e sevgi gösterisi vardı. Her ikisi de futbolu çubuklu içinde bırakmalıydı ve hata aranıyorsa çoğunluğu onlardaydı... 

Enerjide Türkiye ne kadar yurt dışına bağımlıysa, Fenerbahçe orta saha enerjisi de o kadar Mehmet Topal'a bağlı. Josef danışman gibi takılıyor. Ozan top almakta, arkadaşları onu tercih etmekte cimri davranıyorlar. Diego çözüm gibi gözüken bir sorun. Çare Ozan'ı oralara ısındırmaktan geçiyor... Raul'un olmayışı da önemli bir şans. 

İlk yarıda Nani'nin aşırtması Fenerbahçe'nin gole en yakın olduğu andı. Ancak Portekizli çok top ezdi, çok tepki gördü, çok kişi de tecrübeyle sabit "bak bugün golü bu atacak" dedi ve haklı çıktılar...İşin ilginci Fenerbahçe'nin son 15 yıldaki en iyi 11'ini yapsak bu kadrodan alacağımız yabancı oyuncu olmaz ama bugün için Nani olmadan da olmuyor...

Badji atılacağım sinyalini maçın başında vermişken Abdullah Avcı'nın bunu görmemesi ve ısrarla oyunda tutması Fenerbahçe lehine oldu. Bu arada Caner ve Fernandao da hakemden birer sarı kart alacaklı olarak maçı bitirdiler. 

Nani'nin golü öncesi çok ilginçti. Israrla uzun top kullanıp bunları da istikrarla kötü kullanan Alves yine 50-60 metrelik bir pas attı. Islıklar geldi ama bu defa pas adrese teslim gitti. Nani ilk çalımı attı ikinci rakibi geçtiğinde Maraton tribünde Migros tarafına yakın oturanların tamamı kalecinin solundaki boşluğu gördü. Nani de gördü ve vurdu. Robin bu vuruşa saygı ve asist olarak başını eğdi ve Fenerbahçe 1-0 kazandı. 


Her 1-0 zordur ve Fenerbahçe'nin lig tarihinde en çok aldığı (272) galibiyet skoru da bu zor olandır.
Fenerbahçe ligde böyle bilgisayar kodlaması gibi 1-0, 1-0 gidecek gibi gözüküyor. 

Maç sonlarında Pereira'nun basın toplantıları hesap sorma / hesap verme şeklini aldı. Bu Fenerbahçe için hiç sağlıklı bir durum değil. 'Basın da kendine çeki düzen verecek' klişesini es geçip Pereira'ya destek olmak yönetim ve camianın ödevi olmalı. Zira hedef haklı olmak değil, dün babasının kucağında ilk maçına giden çocuğun öyküsünü "ve o sezon şampiyon olmuşuz" diye bitirtmek. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder