24 Ocak 2016 Pazar

Sinmeyenler

Taraf(tar) olmak ile objektif olmak arasında fark var. İkisi birden olunabilir mi ? Elbette olunur. Tabii kalbin sesi göz yanılgılarına neden olabilir. Hatta "ne kadar objektif olunabilirse o kadarım" diyenlere de rastlanır. Doğru bir sözdür.

Bir de objektifmiş gibi gözüküp, harbi adam rolünü oynayanlar olur. Misal bir pozisyon için size "bence kırmızı kart" derler ama yazdıkları köşeye, yorum yaptıkları medyaya "kırmızı kart kararı çok ağır oldu, içime sinmedi" derler. Tekrar açıklamakta yarar var, gerçekten içine sinmeyene asla laf edilemez, hatta saygı duyulur, duyulmalıdır. Sıkıntı yaratan sinmemiş gibi yapanlardır. Bu objektiflik fetişisti arkadaşların çoğunluğu, hatta ezici çoğunluğu maalesef Fenerbahçelidir !

İlla medyada görev yapmaları da gerekmez. Harbi adam rolüyle, iş yerinde patrondan, okulda hocadan, mahallede ağır abiden "vay be helal, demek senin gibi Fenerbahçeli de oluyor" lafını duymak isterler. Medyadaysa "Sarı-Lacivert gözlükle bakmayan iyi bir spor seversin" övgüsünü bol bol alırlar. 

Fenerbahçe'nin kırk yılda bir kazandığı penaltılar için ilk olarak bu abiler/ablalar "çok ağır karar" derler.  Hele "yendik ama böyle yenmek içime sinmedi" dediler mi akan suları durduracaklarını düşünürler. Sular akar...

Fenerbahçe taraftarı zaten zor beğenir. Şampiyon olduğunda stadyumdan çıkıp mutluluk ile Bağdat Caddesi kutlamalarına giderken Kızıltoprak ışıkları civarına geldiğinde "Tamam şampiyon olduk ama bu takım Avrupa için yetersiz, seneye en az 5 transfer gerekir", Göztepe ışıklarında da "bu hoca yerine disiplinli bir hoca ile anlaşamazsak ilk turda eleniriz" deme kötümserliğini çoğu hayat görüşü edinmiştir. İşte bu karamsar Fenerbahçeliler için bu "sinmeyenler" öncü olurlar. 

Fenerbahçe tarihinde ilk defa Avrupa Liginde yarı final oynadığında "oynanan futboldan mutlu değilim" diyen "sinmeyenlere" göre, başarıların çoğu tesadüf veya rakiplerin hatası ile, başarısızlıklar da kendilerine kulak verilmemesi ile açıklanabilir. 

"Ne zaman arkamıza yaslanıp rahat bir maç izleyeceğiz ?" sorusunun telif hakkı da bu abilere/ablalara aittir. 

Uzattık, maç yazısına bağlayalım. Fenerbahçe 2 haklı penaltı ile 2 gol buldu, 1 haklı penaltı ile gol yedi. O yediği penaltı golü dışında Rizespor'a göz açtırmadı. 

Özellikle ikinci yarıda sanki sahada görünmeyen bir kar vardı ve Fenerbahçe'nin topları o kara takılıyordu. Oyuncuların tamamı paslarda yapılabilecek tüm hataları yaptılar. Ancak bu hatalardan sonra da topu geri almak için ellerinden geleni de yaptılar. İkisini beraber değerlendirmek doğru olacaktır.

Kaçıncı defa yazıyoruz bilmem, Mehmet Topal yine maçın en iyisiydi. İkinci defa yazıyoruz biliyorum,  Josef de Souza "çekilin ben doktorum" diyerek pozisyonlarda inisiyatif aldı ve başarılı bir gece geçirdi. Geri kalanlar çalışkanlık ve ciddiyette sınıfı geçerken etkinlik konusunda vasat bir pazar günü geçirdiler. 


2-1' lik haklı galibiyet sonrası "Ah o sahamızdaki Rize maçında kaybettiğimiz puan(lar) olmasaydı..." cümlesi söylenmeden tarihe karışmış oldu. Beşiktaş'ın maçı yine ertelendi, bu zorunlu ertelemeler de Fenerbahçe için bir avantaj oldu. "Keşke bu ertelemeler olmadan şampiyon olsaydık, içime sinmedi" diyeceklere de gün doğdu. 

4 yorum:

  1. yazın için teşekkürler güzel bir yorum olmuş, dilerseniz www.serkanagalar.com

    YanıtlaSil
  2. Bazen benim de içime sinmiyor bazı pozisyonlar. Ama keşke birilerinin eline malzeme olmasın diye. Keşke anelka'nın eli olmasaydı. Başkalarının lwhine yapılan hatalar işin doğası gereği iken bizim lehimize yapılanlar kurgu oluyor. 😂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konya'da gerçekleşen ve golle sonuçlanan bu pozisyonda, Anelka topa kesinlikle elle dokunmuyor, gole itirazın gerekçesi Anelka'nın kaleciye faul yaptığı iddiası. Bu pozisyon nedense (nedenini "Fenerbahçe ve Diğerleri" tarihini incelediğimizde kolayca anlayabiliriz) "Anelka'nın Eli" olarak tarihe geçti, bir ihtimal Maradona'nın İngiltere'ye attığı goldeki gibi Anelka'nın bir kolunun havada olması olabilir. En başta FB'lilerin daha özenli davranarak bu yanlış algıyı düzeltmesi gerekir.

      Sil