9 Kasım 2015 Pazartesi

007 Hasan Ali Kaldırım

Fenerbahçe taraftarı müşkülpesenttir. 

Bir şampiyonluk gecesinde stadyumdan çıkıp Bağdat Caddesindeki kutlamalara giderken Kızıltoprak civarına geldiğinde "tamam şampiyon olduk ama seneye bu kadroyla Avrupa'da işimiz zor, en az 5 takviye lazım" der ve beklentisini o seviyelerde tutar. Lig sürerken oynanan futbolu yavan bulma konusunda diğer takım taraftarlarından daha iştahlıdır. Fenerbahçe'de nelerin doğru gittiğini konuşacak çok az insan bulabilirsiniz ama herhangi bir Fenerbahçeli ile takımın ne kadar kötü olduğunu saatlerce konuşabilirsiniz. Elbette her hoca da bu durumdan nasibini alır; beğenenler azınlıkta, beğenmeyenler çoğunluktadır.

"Bence hoca kendini kovdurmak istiyor" veya "oyuncular hoca gitsin diye bilerek oynamıyorlar" gibi beyinlere zarar fikirleri Plaza'nın en üst katındaki CEO'dan da, temizliğinden sorumlu taşeron şirketteki işçiden de duyarsanız. 

Ancak her hocayı savunanlar, "bekleyelim sakin olalım" diyenler de çıkar. "Fenerbahçe, tarihinde sezon ortasında hoca değiştirip şampiyon olamamıştır" derler ve bu istatistik doğrudur ancak değişmez bir kural da değildir...

Vitor Pereira ise resmi maçlar başladığından beri lehine en az savunma cümlesi kurulabilen teknik adam olma ayrılacağına sahip. Bir gerçek daha var, kurnaz meslekler sınıfında üst sıralarda yer alan futbolcular da bunun nimetlerinden yararlanıyorlar. Sahada "ben bu formayı kaptırmayacağım" diye mücadele eden oyuncu sayısı da çok az.
...
...
İlk yarısı yavan, soğumuş nescafe'den bile tatsız geçen Fenerbahçe-Konyaspor maçında hocanın kadro tercihi haklı olarak tartışıldı. Tartışıldı ama vücut dili negatif Robin Van Persie ile ISO 9001 danışmanı şeklinde sorumluluk almayan Josef için sadece hocayı suçlarsak kolaycılık olur. Hatadan dönüldü, oyuncular değişti ve ikinci yarı Fenerbahçe sahici bir baskı kurabildi ve golü de hak ederek buldu. 

Diego için için bu takımın aradığı oyuncu kurucu değil diyebiliriz (ben de sürekli diyorum) ama dünkü gayreti alkışlanır. Alkışın üstüne, Konyaspor'un yegane tehlikeli atağını savuşturanın o olduğunu da belirtmek gerek. Hazır Diego demişken, Ali Turan'ın kungfu hareketinde darbeyi alıp faul yapmış(!) olması da büyük başarıdır ! 

Gökhan Gönül'ün olağanüstü gayretini verimliliğini Şener'e de bağlamak gerek. Gökhan'ın forması ilk defa tehdit altında ! Fenerbahçe son 6 maçta sadece 1 gol yerken 5 tanesinde Gökhan sahadaydı. Bu konuda hocaya ve tüm oyunculara da alkışı gönderirken Türkiye'de "gol yememe" konusunun bilhassa Fenerbahçe'de "Bol gol atamama" durumunu unutturmadığını da belirtelim.

Volkan Şen ve Ozan Tufan'ın oyuna katkıları çok. Ozan bir yatırım oyuncusu ve bol hata yapabilir ama aynı maç içinde o hataları telafi edebilecek futbol bilgisine , saha görüşüne de sahip. Tedavi için takımın daha fazlasına ihtiyacı var ama bu iki oyuncunun kısa dönemde kullanılmaları parasetamol etkisi yapar. 

Hasan Ali Kaldırım asla bir Caner Erkin değil. Caner sol bek olmasına rağmen bu takımın asist kralı, oyuncu kurucusu, dizginlenemeyen hırsına rağmen isyan ateşi. Hasan Ali ise iyi bir sporcu ve görev adamı. Gitsin çizgiden top çıkarsın, adam kovalasın ama yeri gelince Socrates ortası da yapsın... Bombadaki kırmızı veya mavi telden hangisini keseceğine karar veren James Bond soğukkanlılığı ile adam geçişi dünkü maçın en güzel hareketiydi. Öz güveni ve asistlerinin artması, gol için illa Galatasaray maçını beklememesi dileğiyle.

Sağ ve Solun bütünleşmesi başarıyı getirir.
Haklı olarak beğenilmeyen Fenerbahçe'nin durumuna dönersek, "Ah şu Bor madenlerimizi bir kullansak" gibi biraz hayalci bir beklenti içinde olmak yerine petrolünü ambargo yüzünden satamayan İran-Irak gibi düşünmek gerek. Takımın kadrosunda eksik mevki çok, hocası sürekli deftere not alıyor ama notları temize çekmiyor, seyirci sabırsız, bazı oyuncular benim burada ne işim var havasında ama Fenerbahçe minik bir kıvılcımla ligin tozunu atar, enseyi çok da karartmamak gerek. 
....
....

Maçtan önce bir arkadaşım "Acaba Aykut Kocaman takımı ısınmaya çıktığında çıkar mı, çıkarsa tezahürat olur mu ?" diye sordu. İstanbulspor'a transfer olduktan sonra ilk defa Kadıköy'e gelişini (İnönü'deki maçtan sonra) anlattım. Polemik olmasın diye soyunma odası koridorunda ısınmış sahaya dahi çıkmamıştı dedim. Dün de çıkmadı. Büyüklüğün, adamlığın tarifini sadece atılan goller ile yapamazsınız...   
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder